Tarihi çok eskilere dayanan topraklarda çok derin bir kültüre ve farklı doğal güzelliklere sahip olan Batı Afrika’nın altın çocuğu Gana, güneşin krallığında parlamaya devam ediyor. Resmi dili İngilizce ve nüfusu 25.7 milyon olan Gana’nın başkenti ise Accra.
Stabil demokrasinin ve bununla birlikte hızlı gelişimin meyvelerini toplayan ülke Afrika’nın büyük başarı öykülerinden birine sahip. Ülkenin yüksek enerjisini ayak basar basmaz siz de hissedeceksiniz.
Gana, bir Afrika seyahatinden bekleyebileceğiniz her şeyi size sunuyor. Güzel sahilleri, ulusal parklarda özgürce dolaşan fil sürülerini, kültürel turları ve hatta unutamayacağınız partileri burada bulacaksınız. Ulaşımın kolay olduğu ve dost canlısı insanlarıyla Gana için “Yeni başlayanlar için Afrika!” denmesine şaşmamalı.
Bütün bunlar hikayenin sadece başlangıcı. Gana’ya yapılan hiçbir ziyaret sahilde bulunan köle hisarlarını ziyaret etmeden tamamlanmış sayılmaz. Günümüz modern dünyasını tanımlayan, geçmişten dokunaklı bir tarih sayfası olan o dönemi daha iyi anlayabilmek için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Gana’nın kuzeyine doğru gittiğinizde farklı bir ülkeye geldiğinizi düşünebilirsiniz çünkü coğrafya, gelenekler ve dinler bu bölgede radikal bir şekilde değişiyor. Güzel olan ise bu farklılıkların bir uyum içinde olmaları.
Köleliğin tarihini öğrenmek için Cape Coast Kaleleri’ne yapılan turlara mutlaka katılmalısınız. Geçmişin hayaletlerinin musallat olduğu Cape Coast, Afrika’nın kültürel anlamda en belirgin yerlerinden biri. Portekizliler tarafından konulmuş orijinal adı Cabo Corso olan bu yer bir zamanlar Batı Afrika’nın en büyük köle ticaret merkezi olarak biliniyordu.
Afrika’nın en cüzi rakamlara safari yapılan yeri olan Mole Ulusal Parkı, safran rengi savanlığında en az 300 kuş türüne ve 94 memeliye ev sahipliği yapıyor. Park, yürüyerek ya da arabayla yapılan safari imkanları sunuyor. Kendi aracınız yoksa parkın araçlarını iki saatliğine kiralama imkanına sahipsiniz. Filleri görmek istiyorsanız tatilinizi aralık ve nisan aylarına denk getirmeye çalışın.
Kaybolana ya da yorgunluktan bitap düşene kadar alışveriş yapmak istiyorsanız Batı Afrika’nın en büyük marketi olan Kumasi’deki “Kejetia Market” tam size göre. Uzaktan bakıldığında market, bir uzaylı ana gemisi Kumasi’nin merkezine inmiş gibi görünüyor. Yakından bakıldığında ise teneke çatılar dairesel bir gecekondu semtine benziyor. İçeride tam 11,000 tezgah bulunuyor ancak bu sayı alışverişseverleri mutlu etse de zaman zaman yolunuzu şaşırmanıza neden olabilir.
Başkent Accra’nın hareketli gece hayatı için bir tura katılın ve günlük hayatın nasıl olduğunu keşfedin. Gana’nın can damarı olan bu şehir aşk şiirlerine ilham vermese de zamanla seveceğiniz türden bir yer. Sıcak sokakları ve nemli havası, mango, “banku” ve pirinç satan tezgahları ile sahile doğru uzanan şehir size farklı bir Gana deneyimi yaşatacak.
Gana’nın doğusunda yer alan “Volta Region”da yürüyüş yapın, şelalelerden yukarı tırmanın, yüzün. Volta bölgesi, kayalıklarla bitişik verimli çiftlik arazilerinin ve dağların sunduğu muhteşem manzaraların bulunduğu bir bölge. Burada kendi taşıtınızın olması işlerinizi oldukça kolaylaştıracaktır. Bölgede taksiler mevcut ancak gitmek istediğiniz yere o kadar da çabuk gidemeyebilirsiniz.
Basua’nın etrafında rahatlayın, sörf ya da yürüyüş yapın. Takoradi’nin 30 km batısındaki bu küçük köy, gönüllülerin ve sırt çantası gezginlerinin sahilde birkaç gün rahatlamak için geldikleri bir yer. Sörf yapmak için Gana’da bulunan en iyi yerlerden biri olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Yakınında bulunan Butre Köyü ise 3 km’lik bir yürüyüş mesafesinde. Bu yürüyüşte oldukça hoş manzaralar yakalamanız mümkün.
Akwidaa’yı bu kadar özel yapan şey Gana’daki en güzel kumlu sahillere sahip olması. Köy, sahildeki diğer yerleşim yerleri kadar ilginç olmasa da Hindistancevizi ekim yerlerini, ormanları keşfe çıkabileceğiniz hatta Gana’nın en güney ucuna doğru kano turları ayarlayabileceğiniz bir yer.
Etkileyici Elmina kenti Atlantik Okyanusu’nun ve Benya Göleti’nin arasında bulunuyor. Havanın tuzlu, mimarinin koloni zamanı esintileri taşıdığı bu kent aynı zamanda tarihi değeri yüksek olan St George’un Kalesi’nin bulunduğu yer. Unesco Listesi’nde yer alan bu yapı 1872 yılında Portekizliler tarafından inşa edilmiş ve 1637’de Hollandalılar tarafından ele geçirilmiş. 1872 yılında İngilizlere devredilmiş ve köleler altından daha değerli olduğunda genişletilmiş, depo alanları ise zindanlara dönüştürülmüş.
Ateşli soslar ve yağlı çorbalar Gana mutfağının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor ve genellikle pirinç, “fufu” ya da “banku” ile servis ediliyor. “Red-red” ise mutlaka denemeniz gereken bir tür fasulye yahnisi. Taze meyve suları düşündüğünüzün aksine daha nadir bulunuyor ama bira tam tersi ve oldukça popüler bir içecek. Daha yerel ve güçlü bir şey isterseniz “Akpeteshie” adını verdikleri palmiye şarabı aradığınız şey olabilir.
Nisan ve haziran ayları yağmurlu sezonun en ağır geçtiği zaman aralığı. Kasım ve mart kuru sezon ve yolculuk yapmak için en kolay zaman. Aralık ve nisan aralığı vahşi yaşamı gözlemlemek için en güzel dönem.
Akra
Arkadaş Canlısı, Gülümseyen ve Konuşkan.. Bazı sebeplerden dolayı şimdiye kadar Gana hakkında yazacak pek bir şey bulamamıştık (Yine de, siz bunu okurken oradaki bir çok yerin kapatılmış olmasını umut ettik.). Tuhaf olan şu ki, Gana, Afrika’nın gezilmesi en kolay ve en hoş yeri de olabilir. O zaman geç olsun güç olmasın diyelim. 2.3 milyon Ganalı’nın evi olan Akra, Gana’yı seyahate başlamak için mükemmel bir yer. Hadi ona giden yoldaki çalışmalarımıza başlayalım. İngilizce konuşuluyor mu? Evet. Plajlar var mı? Evet. Dost canlısı, gülen, konuşkan insanlar? Evet. New York, Dubai ve Frankfurt gibi yerlere uçuş sağlayabileceğimiz hava ağına sahip bir uluslararası havaalanı? Evet var. Peki, çeşitli yıldız seçeneklerinde tatil köyleri, oteller var mı? Evet. Yıl boyunca sıcak hava? Evet. Güvenli ve dengeli bir ortam? Evet. Bunu söylemekten üzüntü duyuyorum, ancak dediğimize geldiniz. Akra, uygun egzotikliği ile sizin ziyaretleriniz için oldukça uygun.
Herkesin Akra’ya bayılacağını iddia etmiyoruz tabii ki. Sonuçta Akra da, hareketli bir Afrika metropolü ve onun problemleri de oldukça tahmin edilebilir (Altyapı sorunları, trafik sıkışıklıkları, aşırı nüfus gibi problemler). Ama lüks alışveriş merkezlerinin hemen yanında bulunan hindistan cevizi satıcılarının olduğu fikri ve otantik Afrika deneyimi, kulağa hoş geliyor değil mi? Bu şehre mutlaka gidin ve görün.
Görülecek yerler, çekim gücü, sadece bunlar yok tabii ki. Bunların yanında birçok güncel ya da aktüel gezilecek yerler de mevcut. Kwame Nkrumah Anıtı ve aynı isimdeki park, Pyongyang benzeri heyecan verse de gezilmesi gereken yerlerden sadece birkaçı. Bağımsızlık Meydanı, Kutsal Trinity Katedral Kilisesi (The Cathedral Church of the Most Holy Trinity) ve Ulusal Müze’yi gezebilirsin. Ulusal Müze hakkındaki yorumlar karışmış olsa da, müzeye giderek Gana’nın tarihi ve kültürü hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Bize göre, Gana’nın görülmesi gereken yıldızlı yerleri; Jamestown, Labadi Plajı ve Osu Kalesi’dir. Jamestown, hareketli balık tutma limanı ve şehrin en eski bölümü. Osu Kalesi, 1600’lü yıllarda Danimarkalılar tarafından yapılmış. Labadi Plajı ise, şehrin en ünlü plajı, bakımlı ve yüzmek için gidilen bir yerden ziyade, yazının başında bahsettiğimiz gibi arkadaş canlısı ve konuşkan yerel insanları ile zaman geçirilecek, onlarla dolaşılacak bir yer. İyi bir tat alınacak bir başka yer ise, yoğun Makola Çarşısı. Not: Akra, uluslararası hava bağlantı noktalarıyla, Gana gezisine başlamak için iyi bir nokta.