Zaman dilimi farklılığıyla, dünyanın en uzun sokağına sahip oluşuyla ve Leslie Nielsen, Leonard Cohen, Tim Hortons, Superman gibi dünyaya mal olmuş karakterleri, atlı polisleri, ampulleri, fermuarları ve kar körükleri ile bu ülke çok renklidir. Kutup ayılarına ve destansı manzaralara sahip bir yerdir. Kanada’nın el değmemiş güzellikleri, mutfak harikaları, kültür ve sanatsal mekanları, hokey pistleri sizi her daim kendine çekmek için kullandığı en güçleri kozlarıdır.
Kanada Kuzey Amerika kıtasının en kuzeyindedir. 9,984,670 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. Toplam yüzölçümü bakımından dünyanın ikinci en büyük, toprak bakımından ise dünyanın dördüncü en büyük ülkesidir. Doğal güzellikleri ve geniş topraklarıyla tanınan ülke ekonomik ve teknolojik açıdan komşusu Amerika Birleşik Devletleri’ne benzetilmektedir. Ancak ülke halkı Britanya mirasına daha bağlıdır. Britanya ve Fransa’dan gelen göçmenlerle kurulan ülke iki coğrafyanın da izlerini taşımaktadır.
Kanada’da 15. yüzyıla kadar Aborjin yerlileri yaşamıştır. 15. yüzyıl itibariyle başlayan kolonileşmeyle ülke bugünkü adını ve şeklini almaya başlamıştır. Yapılan özbildirim anketlerine göre Kanada vatandaşlarının yüzde 80’i Avrupa, yüzde 14’ü Asya ve yüzde 5’i Aborjin kökeninden gelmektedir.
Kanada parlamenter demokrasi ve anayasal monarşiyle yönetilen bir federasyondur. Kraliçe II. Elizabeth ‘’Kanada Kraliçesi’’ unvanıyla devlet başkanı ve hükümdarı olma sıfatlarına sahiptir. Kraliçe ülkede bir temsilciye sahiptir. Baş vali olarak adlandırılan bu temsilcilik genellikle emekli olmuş politikacılar ya da seçkin Kanadalılar arasından seçilir. Yaklaşık 10 milyon metrekare yüzölçümlü Kanada 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşmaktadır. Ontario eyaletinin güneydoğusunda konumlanan Ottawa şehri ülkenin başkentidir. Ottawa aynı zamanda Kanada’nın dördüncü büyük şehridir.
Eyaletler, federal yönetimden geniş oranda özerkliğe sahiptirler; ancak federal hükümetin belirlediği sağlık, eğitim gibi sosyal programları uygulamakla yükümlüdür. Eyaletler; Britanya Kolumbiyası, Alberta, Saskatchewan, Manitoba, Ontario, Québec, New Brunswick, Prens Edward Adası, Yeni İskoçya ve Newfoundland & Labrador’dan oluşmaktadır. Bölgeler ise Yukon, Kuzeybatı Toprakları, Nunavut şeklinde sıralanmaktadır.
Kanada Kuzey Amerika’nın büyük kısmını kaplamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’yle güneyden ve Alaska ile kuzeybatıdan komşudur. 8,891 kilometrelik Kanada – Amerika sınırı dünyanın en uzun ülke sınırıdır. Kanada doğuda Atlas Okyanusu, batıda Pasifik Okyanusu ve kuzeyde Arktik Okyanusu’na kadar uzanır. Ülke toplam alanıyla Rusya’nın ardından ikinci en büyük ülke konumundadır. Ancak ülke topraklarının büyük kısmı ormanlar, tundralar ve Rocky Dağları’ndan oluşmaktadır. Ülke nüfusunun 1/5’ine denk gelen 35 milyon insan güney sınırına yakın bölgelerde yaşamaktadır.
Kanada İngilizce ve Fransızca’nın resmi dil olduğu çift dilli bir ülkedir. Ülke nüfusunun yüzde 60’ı İngilizce’yi, yüzde 20’si ise Fransızca’yı ana dili olarak kabul etmektedir. 6,8 milyon Kanadalı ise ana dillerini resmi dillerden farklı beyan etmektedir. Çince, Punjabi, İspanyolca, Almanca ve İtalyanca ülkedeki diğer ana diller olarak sıralanmaktadır.
Kanada düşünce ve inanç özgürlüğünün yüksek olduğu bir ülkedir. Öyle ki ülke nüfusunun yüzde 23,9’u herhangi bir dine inanmamaktadır. Bununla birlikte diğer Amerika ülkelerinde olduğu gibi en yaygın din Hristiyanlık’tır. Katolikler nüfusun yüzde 42’sini oluşturuyor. Hemen ardından ise yüzde 40’lık bir ortanla Protestanlar gelir.
Saskatoon
Köprülerin Şehri Saskatoon
Kanada’nın Saskatchewan eyaletinin merkezinde bulunan, Güney Saskatchewan Nehri’nin üzerinde bir şehir. Nehir boyunca dolaşmanın tadını çıkarıp, kuş gözlemciliği yaparak, Saskatchewan’daki işlenmemiş kısa boylu çayırlara ev sahipliği yapan Beaver Creek Conservation Bölgesi’ni keşfedebilirsiniz.
Whitehorse
Yukon’un Başkenti El Değmemiş Bir Şehir
Dürüst olmak gerekirse, Whitehorse’un çok da canlı bir yer olmadığını söylemeliyiz (Nüfusu 30,000’in altında). Tabii ki şehir birkaç müze, otel, restoran ve bara sahip, fakat çoğu insan buraya Yukon’a, doğru yolu çıkmak için geliyor.
Vancouver’dan 2 saatlik uçuş ve yaklaşık 2 günlük araba mesafesinde olan Whitehorse, yolunuzun üzerinde olan bir yer değil. Whitehorse’da zaman harcamak o kadar da kötü değil. İhtiyacınız olan her şeyi yanınıza alın, planınızı yapın, turlara kaydolun ve geceleri kafa dengi diğer turistlerle ve yerli halk ile kaynaşın.
Whitehorse, Yukon Nehri’nin üzerinde yer alıyor ve etrafı 3 dağ ile çevrili: Güneyde Horn Dağı ve Grey Mountain, kuzeyde Haeckel Hill. Burası Yukon’a doğru seyahate başlamak için güzel bir yer; ayrıca Miles Kanyonu, Atlin, Carcross and Skagway’e de buradan rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Edmonton
Edmonton, 812.000 nüfusuyla Kanada’nın Alberta eyaletindeki başkenti. Kıtadaki metropol nüfusu 1 milyonu aşan en kuzey ülke olmasıyla beraber, Kanada’nın en büyük şehirlerinden biri.
Şehrin tarihi 1795’de Hudson’s Körfez’inin kürk ticaret merkezi olarak kurulması ile başladı. Edmonton’un en büyük cazibeleri; nehir kıyıları, Kuzey Saskatchewan Nehri’nin etrafında bulunan parkları, golf sahaları, bisiklet yolları (yürümeye, bisiklet binmeye hatta ülkelerarası kayak yapmaya gidebilirsiniz) ve diğer diğerleri.
Bu bölgeler, aktif bir şeyler yapmak için, vahşi yaşamı gözetlemek ya da sadece şehrin üzerindeki yeşil manzaraların tadını çıkarmak için harika. Buna bir örnek verecek olursak; kostümlü personellerin şehir tarihinin 4 periyodunu(Kürk ticareti çağı, kuruluş çağı, metropol çağı ve 1. Dünya Savaşı sonrasındaki periyot) anlattığı, tarih temalı bir park olan Fort Edmonton Parkı.
Klasik tarihi yerler açısından şehir, etrafı yeşil büyük bir koloni inşası olan Alberta Legislature’ye ev sahipliği yapıyor. Burası dolaşmak için güzel bir yer. Özellikle kışın ve Noel’de daha çekici.
Jasper Ulusal Parkı
Jasper Ulusal Parkı, Kanada’nın Alberta Eyaleti’nde bulunuyor ve Kanada Rocky Dağları’ndaki en büyük ulusal park. Jasper, çok büyük ve boş (neredeyse 11.000 kilometre kare ya da 4.200 mil kare).
Burası, dünyadaki en muhteşem manzaralardan bazılarına ev sahipliği yapıyor. Bunlar; göller, buzullar, vahşi nehirler, ormanlar, kaplıcalar, şelaleler ve dağlar. Burada vahşi yaşamın eksikliği de hissedilmez; boz ayılar, siyah ayılar, çakallar ve gri kurtlar bölgede geziniyor. Jasper, burayı keşfetmek için iyi bir başlangıç noktası. Burası, parkın merkezinde bulunuyor ve Edmonton’dan arabayla 4-5 saat uzaklıkta.
Tofino
Şehrin kendisinden ziyade, çevresindeki bölge, buraya Vancouver’dan kaçmak için gelenler tarafından popüler hale getirilmiş. Pacific Rim Ulusal Park Rezervi hemen yakınında. Maquinna Marine Eyalet Parkı kısa bir mesafede.
Her türlü açık hava aktivitesini sevenler için, buraya somon balığı tutmak, balinaları seyretmek, sörf yapmak veya yürüyüş yapmak için gelmiş olmaları fark etmez. En yüksek cazibesi Uzun Plaj, güzel manzarası ve büyük dalgalarıyla (özellikle de fırtınalı zamanlarda gelmeye cesaretiniz varsa) etraftaki en uzun ve en geniş plajdır.
Vancouver
Dağların ve denizin arasında Vancouver, Kanada’nın güneybatısında (Britanya Kolumbiyası) bulunan 2.5 milyon nüfuslu bir şehir. Genellikle dünyada yaşanabilecek en iyi şehirlerden biri olarak biliniyor.
Şehir, sıradağlar ve Pasifik Okyanusu arasında muhteşem bir şekilde konumlanmış. Beklendiği üzere doğa, Vancouver’ın içindeki ve etrafındaki bazı gözde mekanlarında baskın durumda. Şehrin içinde, Downtown Vancouver ve West End’in yakınlarında Stanley Parkı’nı bulacaksınız.
Burası Kuzey Amerika’nın en büyük kent parkı ve yürüyüş, koşu, bisiklete binmek ve hatta hava güzel olduğunda yüzmek için bile gidebileceğiniz çok yönlü bir yer. Güney Vancouver’da gölleri, bir şelaleyi, egzotik bitkileri sergileyen 22 hektar genişliğindeki VanDusen Botanik Bahçesi’ni bulacaksınız.
Balık avlamak dışında, şehrin biraz ilerisinde kışları snowboard ve kayak yapmak için ya da yazları yürüyüş yapmak için muhteşem bir araziye sahip olan Seymour ve Cypress Dağları’nı bulacaksınız.
Whistler
Vancouver’ın kuzeyinde 2 saat uzaklıkta bulunan Whistler, 200’den fazla kayak pisti ve yaklaşık 40 adet kayak teleferiğiyle Kuzey Amerika’daki en büyük kayak alanına sahip olan, bir kış sporları merkezi. Whistler ve Blackcom Dağları, yukarıdaki kasaba yamaçlarına bir teleferik ile bağlanır (bu teleferik, bazıları tarafından dünyanın en korkutucu kayak teleferiği olarak bilinir) ve her ikisi de ayrı ayrı şehrin içinden yükselir.
Peki, Kanada’da kayak yapmak nasıldır? Bize göre muhteşemdir, özellikle de aileniz ile tatil yapıyorsanız. Daha ayrıcalıklı olarak, Avrupa ya da Amerikan tatil köylerinin kibirli tutumlarına sahip değiller. Eğer kayak yapmanın yanında alışveriş de yapmak istiyorsanız, o zaman muhtemelen başka bir yere gideceksiniz.
Bu kategoriye girmiyor ve buraya aileniz ya da arkadaşlarınız ile geliyorsanız, muhtemelen Whistler’ı mükemmel bir yer olarak bulacaksınız. Whistler, hem canlı hem de resim gibi bir şehirdir (özellikle Noel ışıkları yandığında). Restoran, bar ve spalarıyla aileler ya da gruplar için vakit geçirilebilecek harika bir yer.
Winnipeg
Ziyaret etmek için şaşırtıcı derecede ilginç bir şehir Winipeg Kanada’nın güney Manitoba Eyaleti’nin en büyük şehri ve başkentidir. Kanada bozkırlarının doğu sınırında ve kendisiyle aynı ismi taşıyan “çamurlu topraklar” manasına gelen gölün üzerinde kurulu olan bu şehir, çok fazla güzergaha sahip değildir. Aslında şaşırtıcı derecede çok şey sergilediği için, ziyaret etmeye değer bir yerdir.
The Forks Ulusal Tarihi Bölgesi kesinlikle ziyaret edilmelidir. Burası eskiden yerli nüfus için yüzyıllarca bir toplantı mekanı olarak kullanılmıştır ve Avrupalılar buraya geldikten sonra capcanlı bir kürk ticareti bölgesi olmuştur. Günümüzde The Forks, canlı pazarların, dükkanların, bir nehir yolunun ve yeşil bölgelerin kombinasyonu halindedir.
Pazar, tarihi bir binada bulunmaktadır ve çok çeşitli yemekler sunan bir yemek katına sahiptir. Devam edecek olursak, şehrin içerisinde tarihi binalar vardır. Bunun ilk örneği ; üzerinde ikonik bir Altın Çocuk ile birlikte Manitoba Legislative Binası’dır. The Exchange Meydanı Ulusal Tarihi Bölgesi, tarihi Winnipeg’in kalbidir ve birçok sanatsal galeriye ve kültürel kurumlara ev sahipliği yapmaktadır. Fakat asıl cazibesi tarihi binalarıdır.(yaklaşık olarak 150 tane ). Gezmek için harika bir yer.
Kırmızı Nehir’in diğer tarafına geçin, kendinizi sokak isimleri “rue” ile başlayan yerlerde bulacaksınız, mesela The French Quarter of St. Boniface. Burada, gerçekten güzel bir kaç restaurant ile birlikte, kendisiyle aynı ismi taşıyan bir katedral bulacaksınız.
St. Johns
Kanada’daki Newfoundland, Labrador Bölgesi’nin başkenti ve Kuzey Amerika’daki en eski Avrupai şehir. Dağlık bir arazinin karşısında, muhteşem bir doğal limanın etrafında kurulan bu şehirde, Signal Tepesi Ulusal Tarihi Bölgesi’nden görebileceğiniz şehir üstü manzaralar muazzam. Sağa bakın şehri görün, sola bakın uçsuz bucaksız Atlantik Okyanusu’nu görün.
Liman boyunca kurulmuş ağaç evlerin renkli ön cepheleri şehir için ikonik (“The Jelly Bean Row”). Ayrıca bu evlerin odaları şehrin üzerinden yükseliyor. Burası, Newfoundland Müzesi, Sanat Galerisi ve Eyalet Arşivleri’ni bulabileceğiniz, bölgenin merkezi. Belki de bölgenin tümünde en çok ön plana çıkan mimari bölge olan St. John Vaftizi’nin Büyük Kilisesi, onun hemen dibinde bulunuyor.
Yürüyüş yapacak olursanız (yapmalısınız da), Doğu Kıyı Yolu size Kuzey Amerika’nın doğusundaki sınırları getiriyor ve birkaç muhteşem taşlı kıyı manzarasına sahip. Şehre geri döndüğünüzde, George Sokağı’nda bir içecek alın ve ıssızlığın ortasındaki bu küçük şehrin tadını çıkarın.
Niagara Şelalesi
Muazzam Büyüklük ve Hacim Bu sefer sınıflandırmak ustalık gerektiriyor: Niagara Şelalesi, Kanada’da mı Amerika Birleşik Devletleri’nde mi yer alıyor? Aslında kısmen ikisinde de. Ve işleri daha da karmaşıklaştırmak için sınırın her iki tarafında da aynı isimli birer şehir bulunuyor. Ama dünyanın en etkileyici doğa olaylarının birinden bahsederken böyle teknik bilgileri kim umursar? Bu nedenle Niagara Şelalesi Ontario’ya gitmeye karar verdik. Niagara Şelalesi 3 ana şelaleden oluşuyor: Horshoe Şelalesi (büyük kısmı Kanada’da bulunuyor), Amerikan Şelalesi ve Bridal Veil Şelalesi (tamamı Amerika Birleşik Devletleri tarafında bulunuyor). 3 şelale de, uzun süredir taşıdıkları su hacmi ve inanılmaz büyüklükleri nedeniyle turistlerin uğrak noktası olmuş.
Yapılması gereken ana faaliyet şelalelere botla, yürüyerek, mağaraların (Rüzgar Mağarası) içinden veya havadan (Skylon Kulesi) farklı açılardan ve farklı yönlerden yaklaşıyor. Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri taraflarından hangisini ziyaret etmeniz gerektiği konusunda ise, genel görüş Kanada tarafının daha eksiksiz bir deneyim (eğlence parkı temalı kasaba dahil) ve daha güzel bir manzara sağlarken, Amerika Birleşik Devletleri tarafının size 3 şelaleye de daha çok yaklaşabileceğiniz, Kanada tarafında bulamayacağınız daha tenha bir ortam sunması.
Yellowknife
Son Sınır Bölgesi Son sınır bölgesinin atmosferini hissetmek için Kanada’nın kuzey bölgesine yolunuz düşerse, Yellowknife sizin aradığınız yer olabilir. Kuzeybatı Toprakları’nı ev olarak benimseyen 40.000 insanın yaklaşık yarısı Kuzey Kutup Dairesi’nin 500 km güneyinde bulunan bu kasabada yaşıyor, bu nedenle bölgeyi medeniyetin son noktası olarak adlandırmak aklımızın kavrayabildiği kadarıyla doğru. Büyük Esir Gölü’nün kıyılarındaki şehrin tarihi kısmen ilginç, kısmen sıkıcı. Hikayenin ilginç kısmı, çevrede altın bulunmasıyla beraber şehrin kurulmasıydı. Altın nedeniyle oluşan talep öncelikle bölgede ticari faaliyet yaratsa da, 1980’lerde altın üretiminin yavaşlaması ile beraber şehrin odak noktası, hükümet hizmetleri (Kuzey Toprakları’nın başkenti olması ve diğer hizmetler) olmuş ve kısmen daha sıkıcı hale geldi.
Fakat şans bu ki, son yıllarda madenciler tekrardan ilginç bir şey keşfettiler: Elmas! Doğal güzellikler bakımından, Yellowknife’ın etrafındaki manzara olağanüstü. Şehrin dışına çıkmanın göze alınmasının bir başka yaygın nedeni ise Aurora Borealis’i (Kutup Işıkları) gözlemlemek. Fakat her şekilde tundraya oldukça yaklaşmış olan manzara çarpıcı. Gölün kıyılarını keşfedin veya her bisikletçi/yürüyüşçü/balıkçı/kürekçinin hayali olan kuzeye doğru Ingraham Treni ile yola çıkın. Eski Şehir ve anıt binalar 1930’ların altın furyasını anımsatırken, şehrin geri kalanı modern bir görünüme sahip; güzel restaurant ve barlar bulabilirsiniz ya da Yellowknife’ın yüzlerce kilometre çevresinde, hiçbir yerde bulamayacağınız konforu mu demeliydik?
Iqulait
Yolu Olmayan Şehir
Kanada haritasının yukarı kısmına bakın. Kuzeybatı’ya doğru, Hudson Körfezi’ni ve Hudson Boğazı’nı geçtikten sonra, biraz yukarıda Nunavut’ın başkenti ve en büyük şehri olan Iqulait’e ev sahipliği yapan Baffin Adası’nı göreceksiniz.
Aslen bir Eskimo yerleşim yeri olan (Eskimolar, 6.700 olan nüfusun hala 2/3’lük kısmını oluşturuyor) Iqulait, II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan Hava Kuvvetleri Üssü olarak tekrardan inşaa edildi. Günümüzde ise şehrin ana geçim kaynağı madencilik ve turizm.
Sadece hava yoluyla veya şanslıysanız deniz yoluyla ulaşabileceğiniz Iqulait, Frobisher Körfezi’nin ve komşu olan Sylvia Grinnell Territorial Parkı’nın doğal yaşamını keşfetmek için güzel (belki de tek) bir yer. Avcılıktan balıkçılığa, köpek kızağından, yürüyüş, kır kızağı ve bot turuna kadar çok sayıda aktiviteden kendinize uygun olanı seçebilirsiniz. Şehir merkezinde ise Nunavut Devlet Binası, Eskimo Kamp Bölgeleri ve Igloo şeklindeki katedral görülecek en güzel yerlerden.
Toronto
Kozmopolit
Toronto, çok yönlü, Kanada’nın güneybatısında yer alan, 2.6 milyon insanın yaşadığı ve demografik açıdan hemen hemen dünyanın bütün etnik gruplarından insanı barındıran, Kanada’nın en büyük şehri. Şehir müzeleri, alışveriş yerleri, harika yemekleri ve gece hayatıyla ünlü, fakat bunların hiçbiri şehrin hemen dışında yer alan Niagara Şelaleleri kadar etkileyici değil.
Şehrin sınırları içerisinde Toronto’nun siluetinin sembolü olan CN Kulesi en önemli turistik merkezi. Kuleye gidip şehrin ve Ontario Gölü’nün muhteşem manzarasının tadını çıkarın. Yükseklikten hoşlanırsanız kulede akşam yemeği yiyebilirsiniz. Kanada’nın bir önceki en büyük galerisi olan, Avrupa’nın ve Kanada’nın en iyi sanatçılarının eserlerinin yer aldığı etkileyici sergileriyle Ontario Sanat Galerisi ve Ontario Kraliyet Müzesi şehirdeki kültürel turistik merkezlerinden.
Kuzey Amerika’nın diğer büyük şehirlerinde olduğu gibi, etnik mahalleler tam anlamıyla bir göz ziyafeti sunuyor: Chinatown, Little Italy, Little India, Koreatown, Little Poland. Toronto’da herkes için bir yer var ve hepsi bir araya gelip size harika bir şehir turu fırsatı sunuyor.
Nahanni Milli Parkı
El Değmemiş Yaban Hayat
Mackenzie Dağı’nın vadilerinde akan Güney Nahanni Nehri, UNESCO tarafından Nahanni Milli Parkı olarak listeleniyor. Bu devasa park (yüz ölçümü 30,050 km2, Belçika’nın yüz ölçümü ile hemen hemen aynı), sık ağaçlardan oluşan ormanlık alan, ülkenin en derin kanyonlarından bazıları, sıradağlar, dağ tundraları, şelaleler, mağaralar ve sıcak su kaynakları gibi insan eli değmemiş yaban hayatı barındırıyor. Bu oldukça kalabalık listenin içinde, şanslıysanız veya şanssızsanız (bakış açınıza göre değişir) kurt sürüleriyle veya boz ayılarıyla bile karşılaşabilirsiniz.
Çoğu insanın Nahanni Milli Parkı’nı ziyaret etmek için yalnızca bir sebebi var; akarsu kanosu veya rafting. Bazı turlar birkaç günü kapsıyor ama acemi kürekçiler için uygun olmadıklarını söylesek yalan olmaz! Ayrıca parka doğrudan yol bulunmadığı için, turistler deniz uçağı ile Fort Simpson’dan buraya geliyorlar.
Ottawa
Krallara Layık Bir Şehir
Vancouver veya Toronto kadar uluslararası bilinen bir isme sahip olmasa da Ottowa (nüfusu 0.8 milyon), Kanada’nın başkenti. Bir sürü yapılacak aktiviteye ve görülecek yere sahip. Kanada’nın Ontario eyaletinin doğusunda, Montréal ve Toronto arasında yer alır.
Kanada’nın en eski şehirlerinden biri, 1826’da kurulmuş ve 1857’de başkent ilan edilmiş. Ottawa, “Krallara layık” duygusunu hissettiren bir şehir; en çok da Parliament Hill’de bu şekilde hissedilir. Neo-Gotik tarzda inşaa edilmiş bu binaya bakarken, eski Avrupa’nın politik merkezlerinden birine bakıyormuş gibi düşünmeniz oldukça doğal. Bina, şehrin bir numaralı turistik merkezi ve Muhafız Değişim Töreni de görülmeye değerdir.
Diğer turistik yerler ise şehrin çevresinde bulunan sayısız müzeler. Kanada Ulusal Galerisi, Kanada Savaş Müzesi veya Kanada Medeniyetler Müzesi gibi seçeneklerle şımartıldığınızı hissedeceksiniz.
Montreal
Kanada’nın Frankofon Başkenti
Montreal, Kanada’da Frankofon Quebec Eyaleti’nin en büyük, ülkenin en büyük ikinci şehri. Quebec’in ekonomik ve kültürel merkezi ve yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip. Montreal, zengin tarihi ve Avrupai havası nedeniyle Kuzey Amerika’dan ayrılıyor.
Şehrin merkezinde Notre-Dame Bazilikası, Place Jacques-Cartier, şehir limanı, şehrin tarihini anlatan Montreal Arkeoloji ve Tarih Müzesi gibi müzeler ile Old Montreal yer alıyor. Şehir merkezi ise, kendinizi gökdelenlerle çevrili bulacağınız, Old Montreal ile arasında büyük farklılıklar olan, apayrı bir yer. Her iki yerin ortak noktası ise müzelerin fazla olması. Örneğin, şehir merkezinde Montreal Güzel Sanatlar Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Tarih ve kültürün dışında, Montreal’in özellikle iyi olduğu bir konu var ki, o da yemekleri. Şehir, Kuzey Amerika’nın yemek bakımından en iyi şehirlerinden biri olarak nitelendiriliyor, adeta bir gurme cenneti. Bütçe dostu, dünya mutfağından pratik yemekler sunan restaurantlardan, gurme yemekler yiyebileceğiniz yerlere kadar aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Füme etli sandviç ve poutine (peynir, patates ve sos karışımından oluşan bir yemek), bölge yerlilerinin favori yemekleri.