Lübnan dünya üzerindeki en enerjik en karmaşık toplumlarından biri olmakla birlikte Orta Doğu’nun en güzel noktalarından birine konumlanmış bir ülke. Başkenti Beyrut olan ve Arapça konuşulan ülkenin nüfusu ortalama 4.1 milyon civarında.
Süt ve balın orijinal memleketi olan, dost canlısı, kültürel anlamda çok zengin bir ülke olan Lübnan, savaş zamanında da barış zamanında da yüzyıllarca geniş bir insan mozaiğine ev sahipliği yapmış bir ülke. Aynı zamanda gece hayatıyla bilinen Beyrut’un yanı sıra, havalı kayak merkezleri, birçok Filistinli mülteci kampı ve Baalbek bölgesinde ünlü Hizbullah’ın genel merkezinin olduğu, bilinen gerçekten biraz kafa karıştırıcı bir ülke.
Qadisha Vadisi’nde yürürken burada bu kadar çok çatışmanın ve karmaşanın yaşandığına inanmak oldukça güç. Lübnan kaotik ve büyüleyici bir ülke. Yıllarca iç savaş, istilalar ve terörist saldırıları ile çokça yaralanmış olmasına rağmen dağ manzaralarıyla kutsanmış, tarihi kalıntılarıyla zengin ve güçlükleri yenme yeteneğine sahip, boyun eğmez ve misafirperverlikleri ile ünlenmiş bir halka sahip. Seyahat etmek için dikkatli davranılması gereken ancak asla kaçırılmaması gereken şaşırtıcı bir ülke.
Jeita Grotto hiç şüphesiz Lübnan’ın en büyük doğal harikası ve en büyük turist mıknatısı. Sarkıtlar ve dikitlerle dolu harika bu orman, inanılmaz mağara sistemi ile asla kaçırılmaması gereken yerlerden biri. Temmuz ve ağustos aylarında her gün açık olan bu yer dağlara kadar 6 km uzanıyor. İç savaş zamanında bu mağaralar mühimmat saklamak için kullanılmış. Daha alt kısımdaki mağaralarını her kış su basıyor ancak üst mağaralar bütün sene açık ve yürüyerek keşfedilebiliyor. Stratejik bir şekilde ışıklandırılan dikitler ve sarkıtlar misafirlere harika bir atmosfer sunuyor.
Baalbek kalıntıları aynı zamanda Heliopolis ya da Güneş Şehri olarak bilinir. Lübnan’ın en etkileyici tarihi bölgesi şüphesiz burasıdır. Aynı zamanda Orta Doğu’nun en iyi korunmuş tarihi kalıntıları olduğu söylenir. Tapınaklarının aşırı boyutları Roma’daki her şeyi gölgede bırakır. Büyük bir üne sahip olmasına rağmen ziyaret ettiğinizde sanki hala keşfedilmemiş gibi bir havası olduğunu göreceksiniz. Bu büyük tarihi kalıntılar Baalbek’in sessiz bir çiftçi kentinde bulunuyor. Bir tek temmuz ayında ünlü Baalbek Festivali zamanında burası canlanıp bambaşka bir havaya bürünüyor.
Güzel Byblos’ta bir Akdeniz gün batımında sahilde bulunan kalıntıların keyfini çıkarabilirsiniz. Bu balıkçı limanı birçok tarihi kalıntıya ev sahipliği yapıyor. Burada çok enteresan bazı balık fosillerini de görme imkanınız var. Byblos tüm Orta Doğu Akdeniz kıyılarına ışık tutan bir yer. Bu orta çağ kenti, kalıntıların hemen yanında bulunan çok çekici bir yer. Limanda yan yana birçok balık lokantası bulunuyor.
Gelenekleri biraz deneyimlemek gerekirse Eski Sidon kenti bunun için çok uygun bir yer. Bu etkileyici, labirent şeklinde küçük ara sokaklarıyla, döküntü orta çağ yapılarıyla limana karşı duran kentte 60’a yakın listelenmiş tarihi yer bulunuyor. Bu tarihi yerlerdeki yenileme çalışmaları da bir yandan devam ediyor. Bazı yerlerde zanaatkarların ataları gibi, aynı el işlerini yapışlarına şahit olabilirsiniz.
Beyrut şehri havalı kafeleri, barları, gece kulüpleri ile içip mutlu olacağınız bir şehir olarak anlatılıyor. Özellikle de Hamra ve Gemmayzeh bölgeleri bu arayışta olanların mutlaka gitmesi gereken yerler. Ülkenin başkenti şatafatın, parıltının, restoranların ve sahil kulüplerinin bulunduğu bir masal kenti gibi. Şehir merkezi oldukça sofistike de olsa biraz dışarıda oldukça yoksul Filistinli mülteci kamplarını görmeniz mümkün. Burada batı doğuyla buluşuyor, kalabalık ve tarihi, güzel ve acılı, Prada’nın ve Filistinliler’in evi Beyrut bir andan bir çok şey olmayı başaran ve şüphesiz çok enteresan bir şehir.
Qadisha Vadisi manzarası, kayalara oyulmuş manastırları ile Unesco dünya mirası bölgesi olan, şelalelerin sesleriyle süslenmiş bir vahşi yaşam bölgesi. Yukarıdaki Bcharre kentine yapacağınız ziyarette Lübnan’ın en mükemmel manzarasına tanıklık edeceksiniz.
Lübnan’ın en çekici kayak merkezlaerinden biri olan “The Cedars” aynı zamanda ülkenin en eskisi olma özelliğine sahip. Köy, ismini ülkede çok az kalmış olan erz ağacından almış. Bu birkaç tane kalmış ve yavaş büyüyen ağaç şu anda aşağı yukarı 1500 yaşında. Eğer yazın burada yürüyüş yapmak için bulunmak isterseniz yoğun sezon olmadığından çok uygun fiyatlara kalma imkanı bulabilirsiniz.
Mutfak kültürü oldukça zengin olan Lübnan’da mutlaka denemeniz gereken yemeklerden bazıları; “Felafel”, “Kibbeh”, “Kofta”, “Mezze”, “Swarma”, Warak Arish” ve “Zaatar”. İçecek olarak ise yerel bir tat olan, su ve buz ile içilmesi önerilen bir çeşit likör olan “Arak”.
Kayak yapmak için en iyi zaman aralık ve nisan ayları. Yürüyüş yaparak doğal güzelliklerin ve tarihin tadını çıkarmak isteyenler için ise mayıs ve eylül ayları en elverişli zaman. Caz, şiir ve tiyatro severler ünlü Baalbek Festivali’ni asla kaçırmak istemeyecektir. Bu güzelliklere tanıklık etmek için temmuz ve ağustos aylarında gitmeniz en doğrusu olacaktır.
Beyrut
Ortadoğu’nun Paris’i: Beyrut
Lübnan’ın başkenti olan Beyrut, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip. Beyrut Ortadoğu’nun en özgür şehirlerinden biridir ve Ortadoğu’nun Paris’i olarak bilinir. Aynı zamanda burası Lübnan Sivil Savaşı’nın 1970’lerde çoğu yeri harabeye çevirdiği, 1980’lerde savaşların yapıldığı ve 2006 bombardımanlarının önemli zarara yol açtığı yer. O yüzden gitmeden haberleri bir kontrol edin (Hizbullah’ı araştırın).
Beyrut tanınmışlığının ve Ortadoğu’daki jeopolitik konumunun kurbanı olmuş diyebiliriz. Dost canlısıdır, sizi samimi karşılar. Avrupa mimarisini, kafelerde kahvelerini yudumlayan, ve hatta Fransızca konuşan insanları bile bulacaksınız.(!)
Beyrut’ta görülecek çok şey var. Merkez bölgesi, turistik cazibe açısından her şeyi çevresinde toplar. Burada Fransız, Venedik ve Osmanlı etkileri sokak boyunca uzanan mimarilerde rekabet ediyor. Bölge, çarşılara, camiilere (Resmedilen Muhammed El-Emin Camiisi gibi) ve kiliselere ev sahipliği yapıyor. Bir de yemek yiyebileceğiniz veya bir şeyler içebileceğiniz yerler de var. Beyrut’ta görmeniz gereken bir diğer yer ise Lübnan tarihi boyunca çeşitli dönemlerden 1300 arkeolojik sanat eserini sergileyen Beyrut Ulusal Müzesi’dir. Burayı gezdikten sonra başka bir müzeye gidebilecek durumda olursanız, Nicolas Surcock Müzesi, Lübnan ve uluslararası modern sanatın iyi bir koleksiyonuna sahip. Günü hoş bir şekilde bitirmek istiyorsanız, Akdeniz’e karşı gün batımını izleyip soğuk biranızı yudumlarken, yöre sakinlerine karışmak için Corniche’ye yönelin.