İpek Yolu’nun en üst rütbeli varış noktası olan Özbekistan bir kültür merkezi olmasının yanı sıra ticareti ve mimarisi nedeniyle yüzyıllardır gezginleri adeta bir mıknatıs gibi kendine çekmeyi başarmış bir ülke. Başkenti Taşkent olan ve Özbekçe konuşulan bu güzel ülkenin nüfusu ortalama 28.7 milyon civarında.
Orta Asya neredeyse iki milenyumdur kültürün beşiği olmuş bir coğrafya. Özbekistan büyüleyici bir mimarinin ve tarihi şehirlerin gururlu ev sahipliğini yapıyor. Bütün bunlara bir de şaşkınlık verici İpek Yolu tarihini de ekleyince karşı konulmaz bir tatil rotası haline geliyor. Romantik tatilciler Semerkant’ın Altın Yolu’nu ya da Buhara’ya varan çöl yollarının muhteşem manzaralarını görmek isteyecektir.
Yükselen minareleri, turkuaz renkli kubbeleri ile İslam mimarisinin yuvası olan Özbekistan, bulunduğu coğrafyanın en muazzam örneklerini sunuyor. Bu güzelliklerle birlikte devam eden günlük hayatın haraketliliği, pazarların rengarenk görüntüsü ya da kebap satan küçük yerel yerlerin yarattığı otantik havayı soluma fırsatı da sizleri bekliyor.
Sıkı bir polis devleti konumunda olmasına rağmen Özbekistan oldukça dost canlısı bir ülke ve misafirperverlik onlar için günlük yaşamın olmazsa olmazlarından.
Nefes kesen Registan meydanı heybetli Timur dönemi mimarisinin Semerkant’taki mücevherlerinden biri. James Elroy Fleker ,1913 yılında “The Golden Journey to Semerkand” yani “Semerkant’ta yapılan altın yolculuk” adlı şiirinde Özbekistan’ın en ihtişamlı şehri Semerkant’a romantik bir bakış atmıştır. Bir kere o ihtişamlı minarelere ve kubbelere kitlendiniz mi gözlerinizi başka yöne çevirmekte oldukça zorlanacaksınız. Timur’un görkemli anıtları, içinizi kıpır kıpır yapacak pazarı ve şehrin çok eski, zengin tarihi bir araya gelince adeta bir sihir ortaya çıkıyor. Eğer zamanınız kısıtlıysa mutlaka görmeniz gereken yerler, “Registan”, “Gur-e-Amir”, “Bibi-Khanym Cami” ve “Shah-i-Zinda”.
Bukhara şehri, 15. yüzyıl medreseleri, harika konaklama imkanları ve büyüleyici tarihi ile zarif bir yer. Orta Asya’nın en kutsal şehri olarak kabul edilen şehir, bin yıldır ayakta duran binaları, muhtemelen yüzyıllardır değişmemiş olan şehir merkeziyle adeta yaşayan bir tarih. Şehrin büyük bir bölümü mimari anlamda koruma altında. En ilginç ve huzurlu noktası 1620 yılında bir havuzun etrafına inşa edilmiş çarşı yeri olan “Lyabi-Hauz”.
Başkent Taşkent’te bulunan birçok müze oldukça fazla kültürel miras barındırıyor. “The History Museum of the People of Uzbekistan” yani “Özbekistan Halkının Tarihi Müzesi” anlamı taşıyan bu müze belki de şehirde mutlak uğranması gereken noktalardan biri. Bu müze Türkistan’dan da önceki zamanlara kadar ülke tarihine dair değerli bilgiler sunuyor. İkinci katta Fayoz-Tepe dönemine ait Zerdüşti ve Budist parçalarını görebilirsiniz. Üçüncü katta ise Rus işgali dönemine ait bilgi edinebilirsiniz.
Orta Asya’daki en ihtişamlı sanat koleksiyonu Nukus’taki “Savitsy Karakal-pak-stan Sanat Müzesi” içerisinde bulunuyor. Sovyet Birliği döneminin ilk zamanlarına ait en önemli koleksiyon olduğunu söyleyebiliriz. Müzede toplam 90,000 parça bulunuyor. Bunlardan sadece 150,000’i tablolardan oluşuyor. Tabloların neredeyse yarısı Sovyet döneminde bir sanatçı ve etnograf uzmanı olan Igor Savitsky tarafından buraya getirilmiş.
Son bağımsız hanlık olan Khiva çölde eski zamanlarda donmuş gibi öylece duruyor. Khiva’nın adı köle konvoylarını, barbar bir zalimliği ve çölü geçmek için yapılan kötü ve vahşet dolu yolculukları ancak 19. yüzyılın en cesur zamanlarını hatırlatıyor. Tarihin kalbi olan şehir Khiva o kadar iyi korunmuş ki çoğu zaman cansız bir müze şehri olmakla eleştiriliyor. Yine de kabul etmelisiniz ki müzelerin şahı bir yer burası.
Shakhrisabz Semerkant’ın güneyinde küçük bir kent. Bu şehir Özbekistan’ın en durgun ve olduğu gibi kalmış önemsiz bir yeri gibi görünebilir, ta ki arka sokaklarda tarihi kalıntılara rastlamaya başlayana kadar. Burası Timur’un memleketi ve muhtemelen bir zamanlar Semerkant’ı bile gölgede bırakıyordu. Bu harika insanın köklerine bir ziyaret yapmak isterseniz gelmeniz gereken yer burası.
Eğer tüm İpek Yolu’nda gidilmesi gereken sıfır noktası neresi derseniz cevap Özbekistan. İpekten seramiğe Bukhara’da güneşin altındaki her şeyi eve götürmek isteyeceksiniz. Özbekistan dünyanın en büyük üçüncü ipek üreticisi. Margilon ise bu endüstrinin geleneksel merkezi konumunda. Kırgızistan sınırına yakın olan Rishton ise seramiğin, kobalt ve yeşil çömlekçiliğin en ünlü merkezi. Özbekistan’daki hediyelik eşya satan yerlerde göreceğiniz seramiklerin %90’ı buradan geliyor ve hepsi el yapımı.
Özbek mutfağı oldukça zengin. Et ve sebzelerden yapılan “Dimlama”, haşlama bir yemek olan “Halim”, pilav, sebze ve etlerin birleşiminden geleneksel olarak pişirilen “Plov” mutlaka denemeniz gereken lezzetler arasında. “Katyk” ise yoğurttan yapılan tatlı bir içecek. Burada aç kalmanız mümkün değil.
Mart ve mayıs, eylül vekasım ayları ortalama sıcaklıkta bir hava ve biraz yağmur görülüyor. Haziran ve ağustos ayları arası oldukça uzun, sıcak ve kurak bir dönem yaşanıyor. Aralık ve şubat ayları arası ise dengesiz bir hava hakim oluyor. Yer yer kar görülebiliyor ve eksinin altında seyredebiliyor.
Buhara
Müzeler Şehri. Orta Asya’nın en eski şehirlerinden biri olan Buhara, UNESCO Dünya Mirası listesinde, Özbekistan’ın güneyinde bulunuyor. Tarih içerisinde, Batı ile Doğu’yu birbirine bağlayan ve antik ticaret yolu olan İpek Yolu üzerinde yer almış olan Buhara, stratejik konumu ile Türkistan’da ticaret, kültür, bilim ve din merkezi olmuş. Günümüzde ise bu şehir, görkemli açık hava müzeleri, sayıları 140’a ulaşan anıtları, medreseler ile çevrili camileri ile, oldukça güzel bir atmosfere sahip. Eski zamanlardan kalma sokakları ise, bir labirent içinde geziyormuş hissi uyandırıyor. Buhara’ya çeşitli şekillerde ulaşmanız mümkün. Karayolu, tren ya da uçak ile Özbekistan’a gidebileceğiniz gibi, Buhara’nın kendi havaalanı, düzenli olarak Taşkent ile Rusya Moskova’ya uçuşlar düzenleniyor. Buraya bir kez geldiğinizde duru manzarası karşısında şaşkına dönmemeniz oldukça zor. Aklınızı büyük fotoğrafta tutun ve burada ki her şeyi görmenizin mümkün olmadığını kabul edin. Sadece bu masal gibi şehrin etrafında dolaşın ve tadını çıkarın!
Hive
Orta Asya’nın Köle Ticaretinin Eski Merkezinde İyi Korunmuş Bir Tarih Hive, Özbekistan’ın Güney kısmında bulunan Harezm Bölgesi’ndeki çöl alan üzerine kurulmuş bir şehir. Yaklaşık 55 bin kişiye ev sahipliği yapan Hive’in görülmesi gereken en önemli turistik yeri, bir zamanlar Büyük İpek Yolu üzerinde bulunan ve Orta Asya’nın köle ticareti merkezi olan bölgesi. Tarih boyunca, büyük savaşçıların, yakıp yıktığı ve ciddi zararlar verdiği Hive Bölgesi, 16. yüzyıla kadar bu kötü talihinden kurtulamadı. Bu karanlık dönemleri içerisinde, Cengiz Han, Büyük İskender ve Emir Timur tarafından ele geçirilen Hive, sonunda 16. yüzyıl sonrasına doğru kaderini değiştirmeye başlamış ve bu dönem içerisinde Hive Hanlığı’nın merkezi haline gelerek güçlenmeye başlamıştır. Günümüzde şehrin içinde hala varlığını devam ettiren, saraylar, camiler, medreseler, türbelerin yanı sıra şehrin surları hala ayakta duruyor. Hive, 1970’li yıllarda Sovyetler Dönemi’nde uygulanan korunma politikaları sonucu kusursuz bir açık hava müzesi görünümü kazandı. İddialara göre biraz fazla lekesiz. Bu eksileri ve artılarıyla bir hikaye, ancak burası gibi de tarihini bu kadar iyi korumuş bir yeri nadiren görürsünüz.
Taşkent
Orta Asya, Sovyetler Birliği, İslam
Özbekistan’ın başkenti ve Orta Asya’nın en önemli bölgelerinden biri. Kent, birçok farklılığı bünyesinde barındırdığından Taşkent için; Orta Asya+ Sovyetler Birliği+ İslam formülü doğru bir tespit olacak. Geniş bulvarları, Sovyet tarzındaki apartman blokları, büyük camileri ve heybetli heykelleri ile Taşkent oldukça sıra dışı bir tablo çiziyor. Bütün bu farklılıkları ile, görülmeye değer bir şehir haline geliyor.
Tarihi sahnede bilinen şekli ile ilk önce Persliler’in, sonra Moğollar’ın daha sonra da Ruslar’ın izlerini bıraktığı Taşkent, doğal bir tarihi atmosfere sahip. Fakat ne yazık ki 1966 yılında yaşanan bir deprem sonrasında, bu antik şehirdeki tarihi izlerin birçoğu kaybolmuş. Yine de şehrin bazı ilginç yerleri sağ kalabilmeyi başarmış. Bunlar şu şekilde;
- Chorsu çarşısı; Özbekler’in eşyalarını (halı, seramik, karpuz) alıp sattıkları, mutlaka görmeniz gereken bir çarşı.
- Kukeldash Medresesi; bu medrese çarşının yakınında bulunuyor ve “Müslüman Eğitim Merkezi” adı ile biliniyor. Burada, anıt bir kaide üzerinde duran ve çok güzel görünen mozaikler sergileniyor.
- Bağımsızlık Meydanı; eskiden adı Kırmızı Meydan olan bu bölge mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Bağımsızlık Meydanı’nda, üzerinde edebi metinlerin işlenmiş olduğu çok sayıda anıt yer alıyor. Ayrıca, huzur dolu gezintiler yapabileceğiniz güzel bahçeleri de bulunuyor.
- Teleshayakh Cami; bu cami, dünyanın en eski Kuran-ı Kerim’ine ev sahipliği yapan cami.
Taşkent’in tarihi dokusunun yanında, son yıllarda canlanmaya başlayan gece hayatı ve hoş restoranları da bulunuyor. Taşkent’i ziyaret etmek için en uygun zamanlar ise, ilkbahar (özellikle mart-mayıs ayları) ve sonbahar (özellikle eylül-kasım ayları) mevsimleri. Bu mevsimlerde maksimum sıcaklık 14 ile 27 derece arasında değişiyor. Yaz aylarında ise şehrin sıcaklığı 57 dereceyi buluyor.
Semerkant
İpek Yolu İhtişamı
Semerkant, Özbekistan’ın en büyük ikinci kenti ve ülkenin belki de en ünlü turistik yerlerinden biri. Bu şehir, 2500 yılı aşkın tarihi ile, Avrupa ve Çin arasında bulunan İpek Yolu üzerinde merkezi bir konuma sahip.
Batıya birkaç yüz kilometre uzaklıkta olan Semerkant, M.Ö. 700’lü yıllarda Afrosiab Antik Kenti olarak var olmuş. Tarih boyunca birçok defa boyunduruk altına giren Semerkant, daha sonraları Moğollar (Cengiz Han) tarafından yönetilir hale gelmiş. Moğollar’dan sonra ise Timur Hanedanlığı tarafından yönetilmeye devam etmiş (en önemli gelişmeler bu dönemde yaşanmıştır). Son olarak da, Özbekler’in kontrolü altına giren Semerkant, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Anıtlar ile dolu bir şehir olan Semerkant’ın detaylı mozaik desenli ve karakteristik mavi kubbeli yapıları, öne çıkan güzelliklerinden bazıları. Özbekistan’ın doğusundaki Zerefşan Nehri’nin etrafında yayılım gösteren vaha üzerine kurulu olan Semerkant’ın turistik yerleri, şehrin farklı yerlerine dağılmış şekilde. Bundan dolayı, Semerkant’ı gezdiğinizde planlı ve programlı hareket etmeniz önemli olacak.
Semerkant’ın görülmesi gereken yerlerinin başında camiilerin ve medreselerin bulunduğu Registan Meydanı, Bibi-Khanym Cami ve Gur Emir Türbesi geliyor. Registan Meydanı, Orta Asya’nın belki de en büyük turistik yerlerinden biri. Farsça’da “kumlu yer” anlamına gelen ve eski Semerkant Bölgesi’nin merkezi olan Registan Meydanı, günümüzde de Semerkant’ın odak noktası konumunda.