Arnavutluk, İtalya ve Osmanlı’dan izler taşıyan, kendine özgü kültürü ile Balkan kültürüyle yoğrulmuş ilginç bir ülke. Avrupa coğrafyasına bu kadar yakın olup da kendine münhasır dokusunu korumasının nedeni yıllarca demir perde ülkelerinden biri olması. Arnavutluk’u 40 yılı aşkın süre baskıyla yöneten komünist lider Enver Hoca, ülkeyi dünyadan uzun süre izole edilmişti.
Konumu itibariyle yüzyıllar boyunca Adriyatik kıyılarında saldırılara karşı koyan Arnavutluk, Balkanların anahtar ülkesi olarak adlandırılıyor. İsim kökeni Latince ‘yüksekte duran’ anlamına gelen ‘alba’ kelimesinden türeyen, batılıların ‘Albania’ dediği Arnavutluk’un topraklarının büyük bir bölümü dağlık.
Güneydoğu Avrupa’da, Adriyatik denizine sınır, güneyde Yunanistan ve Karadağ, doğuda Makedonya ile kuzeyde Kosova arasında yer alan Arnavutluk, 28.748 km2’lik yüz ölçümüyle dünyanın en geniş 144’üncü ülkesi. Ülkenin batıda Adriyatik Denizi ve güneybatıda da İyonya Denizi’ne kıyısı var. Türkiye’ye göre 1 saat geri. Nüfusunun %70’ini Müslüman, %20’sini Ortodoks ve %10’unu da Katoliklerin oluşturuyor. Arnavutluk resmi para birimi ise Lek.
Yunanlılar ile birlikte Balkanların en eski toplumu olan Arnavutların kökenleri MÖ. 600’lü yıllara dayanıyor. Arnavutlar, batıda Adriyatik ve İyon Denizleri, kuzeyde Tuna ve Sava Nehirleri, doğuda Morava ve Vardar, Güneyde ise Pindi Dağları’nın oluşturduğu bölgede yaşamış, İlir’lerin soyundan gelen bir toplum.
Osmanlıların bu bölgeye 14. yüzyılda gelişiyle 28 Kasım 1912’ye kadar Türk yönetiminde kalan Arnavutlar, Osmanlı Devleti’nin bir dünya imparatorluğu olarak gücünün ortaya çıkışında ve bu gücün etkili şekilde yayılmasında önemli bir payı var. Arnavutlar içerisinden yetişen birçok asker, ulema, bürokrat ve yüksek dereceli devlet adamı Osmanlı’da üst seviyedeki kadrolarda yer alarak imparatorluğa güç kazandırdılar.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İtalya, Sırbistan, Karadağ, Yunanistan, Fransa ve Avusturya-Macaristan’ın işgallerine uğramış. Ocak 1925’te Arnavutluk Cumhuriyeti ilan edilerek, parlamento oluşturulmuş, 1 Eylül 1928’de ise Ahmet Zogu’nun kendisini kral ilan etmesiyle, Arnavutluk Demokratik Parlamenter Krallığı kurulmuş. 7 Nisan 1939’da İtalya tarafından işgal edilen Arnavutluk, bu ülkeye bağlı olarak 1944’e kadar yönetilmiş. 29 Kasım 1944’te Enver Hoca yönetiminde bağımsız Halk Cumhuriyeti kurulduğunda ise bu komünist rejim 29 Nisan 1991’e kadar işbaşında kalmış. 1991’de ülkede ilk çok partili seçim gerçekleştirilmiş.
Tiran
Bir Rönesans Şehri Eğer şehrin ön planına odaklandıysanız, bilmenizde fayda var ki kentin çekici tarafının hepsi bu değil. Ön planda duran yemyeşil dağ sıralarıyla, arka plandaki diğer yeşil dağlar, gözünüze oldukça hoş gelecek. Eğer Tiran’ı gezi listenize eklerseniz, misafirperver halkı ve enerji dolu insanları ile, sizin için çıkılmaya değer bir seyahat olur. Arnavutluk’un başkenti olan Tiran, yıllarca süren dönem içinde ağır komünist rejim ile mücadele etmiş şimdilerde ise bu durumu geride bırakmış ancak modern dünya uzun bir zaman sonra buraya ulaşmış gibi görünüyor. Bütünüyle enerjik olan Avrupa’da, Tiran şehri özellikle gençler için yapılacak birçok aktivite bulunan ve giderek yükselen bir şehirken burayı tanımlayan en güzel kelime tamamen “canlı” olması olacaktır. Varşova gibi bir şehirden alacağınız belirli bir his Şehrin canlılığını hissetmek için, dolaşırken çeşitli özelliklere sahip cafelere uğrayabilir, şehir içinde bulunan Grand Park gibi yeşil alanlarda gezebilir ya da komünist liderlerin oturduğu, oldukça tuhaf bir yer olan Blloku (Blok) ‘da bulunan gece kulüplerini deneyebilirsiniz. Cazibe yerleri açısından, İskender Meydanı, Ethem Bey Camisi, saat kulesi ve doğal kahraman heykeli gibi alanlar geziye başlamak için ideal. Yine, Tiran’da bulunan bir başka yapı da, Piramida adı verilen, garip görünümlü komünist beton yapı (bu yapıya uzun süre bakmamanızı tavsiye ederiz, zira gözleriniz bozulabilir). Tiran’da bu milletin geçmişi hakkında bilgi edinebilmek için gidilecek olan en iyi yer ise Ulusal Tarih Müzesi. Tiran, önceden Avrupa Pyongyang’ı olarak isimlendirilse de, sonradan kendini yeniden revize etmiş ve .ok fazla gezilecek yeri olmasa da, büyük parkları, cafeleri, canlı gece hayatı ile, görülmeye değer bir şehir. Not: Uluslararası bağlantıları iyi olduğu için Arnavutluk bölgesine gelmek isteyenler için, Tiran iyi bir nokta.