7 milyonluk nüfusuyla dağ köylerinden büyüleyici manastırlara, haraketli şehir hayatını ve hatta Karadeniz boyunca uzanan uzun kumsallarını keşfetmeye değecek bir ülke.
Bulgaristan’ın sadece kumsalları ve sahil turizmi öne çıkıyor olsa da, hepsi bundan ibaret değil. Ülke yedi dağlık bölgesiyle ve doğasıyla yürüyüş yapmayı, bisiklete binmeyi, tırmanmayı sevenlere ve vahşi doğa gözlemcilerine harika bir seyahat imkanı sunuyor. Bunun yanı sıra Avrupa’nın en modern ve fiyatları uygun, kış sporu severleri mutlu edecek kayak merkezlerine de sahip.
Bulgaristan’ın derin tarihi ve kültürü hemen dikkati çeken özellikler arasında. Sayısız kilise ve Ortodoks manastırlarıyla 19. yüzyılın aydınlanma çağı mimarisiyle birleşen adeta resim karesinden fırlamış köyleri, kereste ve paket taşlı yapılarıyla geçmişini hala yansıtan güzelliklere sahip. Köklü geçmişinde bir çok medeniyetin geçtiği bu topraklarda hala, yok olmaya yüz tutmuş olsa da, Osmanlı’nın, Roma’nın, Trakya mezarlıklarının izlerini görmek mümkün.
Bulgaristan, ziyaretçilerini hazine dolu müzeleriyle, galerileriyle ve sert kahvelerin sunulduğu parklar içerisindeki kafeleriyle en iyi şekilde ağırlıyor. Bu güzel ülkeyi ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında Rila Manastır’ı bulunuyor. Başkent Sofya’nın güneyinde ormanlarla çevrili, en ruhani, kültür ve öğrenmenin eski merkezi olan, Unesco’nun 1983’te dünya mirası olarak ilan ettiği bu manastır, 10. yüzyılda neredeyse bir kulübe kadarken, günümüze kadar bu ihtişamlı halini almış bir yapı.
Eski zamanlarda, Bulgaristan’ın başkenti olan Veliko Tarnova, gece hayatının renkli olduğu ve bir üniversite şehri olarak tanınan bir yer. Hem yerli hem yabancı turistlerin rağbet ettiği bu kent, “Sound and Light Show” yani “Ses ve Işık Şovu” adlı gösteriyi orta çağdan kalma bir hisar üzerinde gerçekleştiren, hem göze hem de kulağa hitap eden bir şov sunuyor.
Bulgaristan’ın başkentinde, çatıların üzerinden gösterişli bir şekilde uzayan Ortodoks Kilisesi, “Aleksander Nevski Memorial Church”, Rusya ve Türkiye arasındaki savaşta ölen 200.000 askerin anısına yapılmış ve 1912’de yapımı tam 30 senede tamamlanmış bir kilise.
Pirin Dağları’nın eteklerinde kurulmuş kayak merkezleri Bansko ve Borovet kış sporu severlerin tüm beklentilerinizi karşılayacak yerler. Bansko uzunluğu ile bilinen ve aynı zamanda enternasyonal partilerin gerçekleştiği çok renkli bir kayak merkezi.
Tarih tutkunları için Karlovo ve Sofya şehirlerinin arasında Koprivshtitsa, eşsiz bir müze kasabası. Devlet tarafından korunan ve tarihi olma özelliği taşıyan ortalama 400 binanın bulunduğu bu kasaba, taş sokakları, köprüleri, kiliseleri ve ev müzeleriyle, tarih kokan bir yer.
Bulgarlar, Trakya geçmişlerinden oldukça gurur duyan bir halk. Eski zamanlarda Spartacus’ün soyundan geldiklerine inanan Bulgarlar, bugün hala Trakya mezarlarına büyük önem veriyor.
Bulgar şaraplarını mutlaka duymuşsunuzdur. Ülkenin şarap yapımı geleneği çok eskilere dayanıyor. Romalı yazarlardan Fransız Haçlıları’na, eski İngiliz başbakanı Winston Churchill’e kadar birçok insan Melnik’te yapılan yerel şarapları fıçılarca sipariş ederlermiş. Şarap tadımı yapmak ve şarap yapımını gözlemlemek isteyenler için harika bir fırsat.
Bulgar Mutfağı, ziyaret edenlerin oldukça met ettikleri bir diğer konu. Geleneksel çorbaları Shkembe, Kavarma, Kebabche ve Banista tdılması gerekenler arasında yer alıyor. Zagorka, Kamenitza ve Shumensko en popüler yerel biraları. Bolca çeşidin var olduğu şarapları da tatmadan geçmeyin.
Ülkedeki tek iç hatlar seferleri Sofya ve Varna, Sofya ve Burgas arasında. Otobüsler modern ve rahat. Bulgaristan Avrupa’nın en tehlikeli sayılan yolları arasında yer aldığından araba kiralamanızı tavsiye etmiyoruz. Tren ülkede oldukça geniş, 4278 kilometrelik bir hat sağlıyor. Bu sebepten, ülkeyi boydan boya gezmek isteyen turistler için çok uygun.
Haziran ve eylül ayları sahil keyfi yapmak isteyenler için, ocak ayı ise kayak tutkunları için en harika zamanlar. Mart ve mayıs ayları ise bahar festivallerinin yapıldığı renkli ve neşeli bir dönem.
Sofya
Göz Ardı Edilmiş Kültürel ve Tarihsel Bölge Sofya, Bulgaristan’ın en büyük şehri ve aynı zamanda da başkenti. Yaklaşık olarak 1.3 milyon kişiye ev sahipliği yapan Sofya, ülkenin uzak batısında Vitoşa Dağı’nın eteklerine kurulmuş ve binlerce yıl öncesine dayanan zengin bir tarihe sahip. Sofya, yakınında bulunan Bükreş ve Budapeşte gibi turistik açıdan güçlü şehirler kadar hak ettiği değeri alamamış. Kayak merkezlerine yakın olan Sofya, değeri anlaşılmamış, bir hayli güçlü tarihi ve fantastik çevresi olan bir şehir. Sofya, zengin tarihini yansıtan bir çok yapı ile dolu. Kiliseler (dünyadaki en geniş doğu Ortodoks katedrallerinden biri olan Alexander Nevsky gibi), camiiler ve komünist dönemi heykelleri ile cepheleri bunlardan en önemlileri. Günümüzde ise Sofya’da, Bulgaristan’ın son yıllarda gelişen ekonomik durumunu yansıtan, daha modern yapılar göze çarpıyor. Eğer, tarihi ve kültürel bir şehir turu yapmayı tercih etmiyorsanız, Sofya’nın gece hayatında eğlenebilir ya da ünlü maden suyu kaynaklarından birini gezebilir veya Vitoşa Dağı’na çıkarak doğa ile baş başa bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Sunny Beach
Bulgaristan’dan Fazlası
Tanıdık bir arkadaşımız bir zamanlar Sunny Beach’e gitmişti. Orada birkaç gün kaldıktan sonra Facebook’da şu şekilde bir durum güncellemesi yapmıştı: “telefonum çalındı ve ağzımda artık iki dişim yok.” Evet maalesef Sunny Beach böyle bir yer; biraz güvensiz.
Gerçekten iyi bir başlangıç yapamadık, değil mi? Tüm tarafsızlığımızla, aynı şeyleri bir İspanyol sahili için de yazabilirdik (!) Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarındaki Sunny Beach’e gitmeyi düşündüğünüz zaman, Bulgaristan’a seyahat etmenin nasıl olduğuna dair tüm düşüncelerinizi bir kenara bırakarak başlayın. Çünkü, burası Bulgaristan’daki herhangi bir yerden çok, İspanya’daki Salou ile kıyaslanıyor.
10.000 civarında yerli halkı var, fakat 300.000 turist alan bir yer. Turistler genellikle Sunny Beach’e her şey dahil tatil tarifeleri ile geliyorlar. Burada, güzel plajlarda sınırsız eğlence deneyimi yaşayabilir, renkli partiler ve canlı gece hayatı ile hoş vakit geçirebilirsiniz. Sadece kavgaya karışmayın ve gözlerinizi eşyalarınızdan ayırmayın.
Not: Tatil beldesi şu isimle adını yaşatmayı sürdürüyor: Temmuz.