Hırvatistan, resmî adıyla Hırvatistan Cumhuriyeti, Avrupa’da Orta Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz’in kesişme noktasında bulunan üniter demokratik bir parlamenter cumhuriyet.
Hırvatistan’ın en güzel şehirlerinden biri olan Dubrovnik, ülkenin güneyinde, Adriyatik Denizi’nin kıyısında yer alıyor. Bundan birkaç sene öncesine kadar Dubrovnik gezisi için vizeye ihtiyacımız olmamasına karşın Hırvatistan’ın 1 Temmuz 2013 tarihinde Avrupa Birliğine üye olması nedeniyle gezi için vizeye ihtiyacınız var.
Dubrovnik
Hırvatistan’ın En Güzeli Dubrovnik, Hırvatistan’ın uzak güneydoğusunda bulunan ve bir yüzü Adriyatik Denizi’ne bakan eski bir şehir. Nüfus bakımından küçük bir yer olan (yaklaşık 40 bin kadar nüfusu var) Dubrovnik, Akdeniz kıyısı boyunca önemli turistik yerleri barındırıyor.Gerçekte özerk cumhuriyet olarak kullanılmış olan şehir, olağan üstü bir mimarisi, eski zamanlardan kalma birçok kilise, manastır, çeşme ve müzeleri ile birkaç yıllığına UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenmiştir. Şehrin Adriyatik Denizi’ne bakan kısmının güzel manzarasını, Srdj Hill bölgesinden kalkan teleferikleri kullanarak izleyebilirsiniz. Buradaki muhteşem manzaraya mutlaka tanıklık etmelisiniz. Eski Şehir civarındaki kumsallar gerçekten güzel ve şehirde yemek yemek hoş bir tecrübe. Yiyecekler fazla yaratıcı olmayabilir(deniz mahsulleri,yöresel yiyecekler ve pizza) fakat atmosfer ve bazı restaurantlar ve bundan fazlasını sağlayan muhteşem manzara.
Korcula
Mini Bir Dubrovnik
Split ile Dubrovnik arasında yer alan Korcula, Peljesac yarımadasının sadece Hırvatistan’a ayrılan kısmındaki, aynı isimli adada bulunur. Korcula’ya “mini Dubrovnik” adının verilmesinin nedeni, Dubrovnik’e çok yakın olmasından gelir. Bir diğer nedeni ise, tıpkı Dubrovnik gibi Orta Çağ dönemini yansıtması.
Korcula’yı görmek için bu şehre gelirken, yol boyunca eski bir kent görüntüsüne şahit olacak ve ilerlerken adayı keşfedeceksiniz. 47 kilometre kadar bir mesafe uzunluğunda olan, dağlık ve yeşil çamlar ile kaplı bu arazide yürüyerek ya da bisiklet ile keşifler yapabilirsiniz.
Bu ada sakin ve tenha plajlarla dolu. Burada bisiklet kiralayarak gezmekten, yüzme takımlarınızı getirmekten ve etrafta keşfe çıkmaktan başka birşey düşünebilir misiniz?
Korcula’da, Romanesk-Gotik mimari izlerini taşıyan St. Mark Katedrali, şehrin görülmesi gereken en önemli tarihi yapısı. Fakat garip bir şekilde şehrin ana temasını daha çok Venedik Gotik mimarisi oluşturuyor. Venedik dönemini yansıtan şehir duvarları ve kulelerinin yanı sıra, aristokratlara ait Venedik sarayları da Korcula’daki tarihi dokuyu tamamlıyor.
Omis
Korsanlar Yuvası
Bir zamanlar Adriyatik Denizi ile Cetina Nehri’nin birleştiği noktada taştan yapılmış bir kasaba bulunuyordu. Sarp kireçtaşı kayalıkları üzerine kurulu bir kale tarafından korunan bu kasaba, güvenli bir liman üzerine oturtulmuş. Gelen herhangi bir düşman buradan görülebilir ve işgaller için fidyeli rehin alınırdı. Burası korsanların yuvasıydı ve Adriyatik Denizi nin en korkulan, en tehlikeli yeriydi.
Peri masalı gibi gelebilir fakat bu eski küçük Omis tarihinden nakledilmiş. Burası korsanlar, savaşlar, haçlı seferleri, güçlü kurallar tarihi ve birçok imparatorluğun egemenliği altına giren bir mevki. Omis, deniz kenarına kurulan ve kayalıklar ile çevrili zemini ile etkileyici bir kasaba. Buna karşın ziyaretçiler burayı eski zamanlardan daha arkadaş canlısı bulacaklar.
Şehrin ve denizin muhteşem manzarasını yakalamak için Mirabella Kalesi’ni istila etmeye de gerek yok. Şirin deniz kenarı restaurantları, 8 kilise, bazısı kumlu bazısı çakıllı sahiller.. İmkanı olanlar bunlardan en az birini denemeliler. Şehrin, kayalıkların ve nehrin muhteşem fotoğraflarını çekebilirsiniz. Daha maceracı olanlar için rafting ve kaya tırmanışı da var.
Rovinj
Güzel Rovinj
Bir zamanlar Hırvatistan, Avrupa’nın bir nevi dışlanmış olan ve hep uzak olarak görülen ülkesi konumundaydı. Aslında gerçek tarihi cazibesi ile İtalya gibi diğer tarihi ülkelere alternatif bir gezi rotası olabilir. Fakat şehrin kalabalık oluşundan kaçınmak da gerekir.
Hırvatistan ve şehirleri geçmiş zamanlarda, gerçekten de gizli bir mücevher olarak bilinirdi. Günümüzde ise bazı şeyler mutlak suretle değişmiş. Fakat eski şehir Rovinj’in sessiz, Arnavut kaldırımlı taşlar ile kaplı dar sokaklarında dolaşırken, hala kendinizi gizemli bir şehirde geziyormuş gibi hissedebilirsiniz.
Pula’dan uzaklığı sahil boyunca, karayolu ile gidildiğinde yaklaşık bir saat olan Rovinj, Istria Bölgesi’nde yer alan küçük bir balıkçı kasabası. Ayrıca bu şirin şehrin Ryanair uçuşlarının da olduğu uğrak bir havalimanı da var. Bu bölge geçmişte de turizm açısından cazip bir yer olmuş.
Şehrin hoş ve şirin limanı etrafına kurulmuş, “batana” adı verilen geleneksel yerli balıkçı tekneleri etkileyici bir görüntüye sahip. Batanaların yapısı, Venedik gondollarını anımsatır.
Rovinj eski şehri, St. Euphemia Kilisesi’nin en can alıcı noktasında, küçük yarımadanın ucunda bulunur. Rovinj, Adriyatik Denizi’ne bakan tüm kıyılarıyla beraber renkli cepheli ve kırmızı çatılı evleri ile eski Venedik dönemlerini anımsatıyor. Şehrin bu bölümünde evler neredeyse iç içe girmiş, sıkışık halde bulunuyor.
Rovinj’in neredeyse hemen her yerinde güzel hediyelik eşya dükkanına, sanat galerisine ya da şık kafelerine denk gelebilirsiniz. Eğer biraz yükseklere çıkmanızda bir sakınca yoksa çan kulesine çıkarak şehrin güzel manzarasını izleyebilirsiniz. Bu, şehir manzarası izlemenin en iyi yolu olacaktır. Ayrıca limanın güneyinde bulunan parka giderek, şehri farklı bir açıdan da seyredebilirsiniz.
Rovinj’in eski şehir kısmına doğru daha da ilerledikçe, limana yakın olan Valdibora’ya yaklaştığınızda hareketli ve kalabalık gıda pazarını göreceksiniz. Bu pazarda taze meyve, sebze, yer mantarı, balık ve zeytinyağı bulabilirsiniz. Bu şirin kasabaya gelen turistlerin yaygın olarak yaptıkları iki türlü aktivite vardır; bunlar Katarina ya da Andrija gibi küçük ve şehirden uzak adalara gitmek ya da sahil boyunca bisiklet turu yapmaktır.
Pula
Oldukça İyi Korunmuş Roma Amfitiyatrosu
Pula, Hırvatistan’da bulunan, Istrian yarımadasının güney ucunda, sahil kenarında yer alan bir balıkçı kasabası. Tarihi 3000 yıl öncesine dayanan arenasının olduğu bölge, şehrin en ünlü bölgesi. Arenayı boylu boyunca kaplayan ve oldukça yüksek olan Roma Amfitiyatrosu, tarihi dokusu bozulmamış ve günümüze kadar korunmuş bir yapı. Bu bina, şehrin tam merkezinde yer alıyor ve tüm Hırvatistan’ın, bilinen en iyi tarihi yapısı. Roma Amfitiyatrosu, tarihin erken dönemlerinde, M.Ö 27 ile M.S 68 yılları arasında, gladyatörlerin dövüş alanı olarak kullanılmış.
Bu ilgi çekici kasabada tiyatronun yanında kiliseler ya da meydanlar için kemerlerden tutun da (Sergi’nin Zafer Kemeri gibi) kapılara kadar uzanan birçok tarihi mekan bulacaksınız. Forum, ana meydanda ve antik çağ döneminden günümüze kadar kullanıma açık durumda bulunuyor. Forum içerisinde Augustus Tapınağı yer alıyor.
Pula sadece kültürel bir şehir değil. Şehri kıyı boyunca zikzak şeklinde çevreleyen plajları son derece güzel. Şehirle ilgili tüm bu anlatılanlar ilginizi çektiyse, Pula sizin için mükemmel bir tatil seçeneği olacak.
Split
Diocletianus’un Sara’ına Ev Sahipliği Yapan Yer
Adriyatik Denizi’nden bir tekneden Split’e baktığınızda, en heyecanlı manzaraları bulursunuz: ilki derin mavi sular, bunu takiben şehrin kırmızı çatıları ve beyaz ön cepheleri, onun üzerinde dışa çıkık Çan Kulesi, Kozjak ve Mosor katı arka plan formu olan gri kayalar…
Split Hırvatistan’ın ikinci en büyük (178.102 kişilik nufusuyla), Dalmatia sahil bölgesinin ise en büyük şehri. Split’in tarihi, Yunan kolonisi olarak kurulduğu milattan önce 4.yüzyıla kadar dayanır, fakat genel olarak kökeni, bir kaç yüzyıl sonra (MS 305) Diocletian Sarayı inşaatında oluşmuş. Roma Kralı Diocletian tarafından dinlenmek için inşaa edilen tarihi saray bugünlerde Split’in merkezini oluşturuyor.
Uzun tarihi boyunca şehir, sadece Yunanlar ve Romalılar tarafından değil aynı zamanda Bizanslılar, Venedikliler ve Avusturyalılar tarafından da yönetilmiş. Yukarıda söylenilen tüm şeylerle, bu güzel ortamlı tarihi şehrin Hvar, Vis ve Korcula gibi adalara tipik bir şekilde taşıma merkezi olmaktan fazlası olmadığını kim açıklayabilir ? Çünkü biz bu şehrin, birkaç günlük gezi düzenlemeyi gerektirecek kadar muhteşem olduğuna inanıyoruz.
UNESCO Bölgesi ve dünyadaki en iyi korunmuş Roma sarayı olan Diocletian Sarayı’nı, onun dar sokaklarını, patikalarını ve Perstylium ana meydanını keşfedin. Bir ya da iki kiliseye girin, dolaşın ve kordonda bir şeyler için ya da sahile inin. Bacvice en bilinen sahilidir.
Zagreb
Favori Olma Yolunda Bir Şehir Gezisi
Zagreb, biraz ihmal edilmiş cevher şehirlerden biridir. Yaklaşık olarak 800 bin kişiye ev sahipliği yapan Zagrep, Hırvatistan’ın başkenti. Ortaçağ dönemini yansıtan eski bir şehir olan Zagreb, Viyana ve Prag gibi diğer tarihi şehirleri aratmayacak kadar iddialı. Zagreb’e gelen turist sayısı, Viyana ve Prag’a gelen turist sayısının sadece çok az bir kısmını oluşturuyor. Ancak 2013 yılında Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne katılması ile Zagreb, Avrupa gezginleri için sıcak bir şehir olma yolunda ivme yakaladı.
Zagreb’in kültürel çekirdeklerini, Gornji Grad (üst şehir) ve Donji Grad (alt şehir) bölgeleri oluşturuyor. Şehrin Orta Çağ döneminden kalan eski kısmında, Medvednica Dağı’nın karşısında yapılar yükselmeye başlıyor. Dar, arnavut kaldırımı şeklindeki sokaklarda ise ilginç dükkanlar, barlar, kafeler ve çok sayıda Habsburg dönemine ait yapılar bulunuyor.
Merkezde, neo-gotik Zagreb vardır ve görünüşe göre bu, tüm Hırvatistan’ın en yüksek binası. Ban Jelacic Meydanı’nda bulunan renkli Dolac çiftçi marketleri gerçekten görülmeye değer. Tarihin tümü burada, tıka basa dolu tramvay ile cadde ve meydan boyunca geçerken canlanıyor. Bu şehir, modern ile eski arasında ilginç bir kombinasyon oluşturuyor. Şehrin daha alt bölümlerine ilerlediğinizde ise, Arkeoloji Müzesi gibi bazı müzeleri ve parkları bulacaksınız.