Resmi adı, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı olan Birleşik Krallık’ı oluşturan 4 ülkeden biridir İngiltere. Krallıkta yaşayan 63 milyon nüfusun yüzde 84’ü İngiltere’de yaşar. Krallık her ne kadar 4 ülkenin birleşmesinden oluşsa da, bunların içinden en geniş yetkiye sahip ülke İngiltere’dir. İngiltere’de 200 bin civarında Türk nüfus bulunmaktadır.
Üzerinde güneş batmayan imparatorluk
Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak adlandırılan Birleşik Krallık’ın en önemli parçası olan İngiltere, sadece Avrupa’nın değil, aynı zamanda dünya coğrafyasının şekillenmesinde de en etkili ülkelerden biri olagelmiştir. Kurduğu sömürge imparatorluğu nedeniyle gücü sınırlarını aşan, Asya’dan Afrika’ya ve Amerika’ya kadar dünyanın dör bir yanında koloniler kuran İngiltere, 1922 yılına gelindiğinde 33 milyon metrekarelik kara parçasını kontrol ediyordu. Dönemin toplam nüfusunun yaklaşık dörtte biri (458 milyon kişi) Britanya İmparatorluğu’nun egemenliği altındaydı.
Birmingham
Canlı ve Kozmopolit Birmingham
Birmingham adını duyduğumuzda dikkatimizi çekmedi. Bu durum, ancak seçkin seyahat rehberlerinde ‘Bu yıl ziyaret etmek için seçilen en iyi 10 şehir’ listesinde, Birmingham’ın adını görene kadar devam eder. Bu liste, bizi Birleşik Krallık’ın ikinci büyük kenti (Nüfusu 1,1 milyon ve hızla artmakta olan) Birmingham’ı ziyaret etmeye ikna ediyor.
West Midlands’ta, Coventry ve Wolverhampton arasında bulunan Birmingham, bazen Manchester ve Liverpool’un gölgesinde kalsa da, şehir tarihsel bir endüstri geçmişine sahip (Burası ‘Sanayi Devrimi’nin başladığı yer ve ‘Bin Esnaf Şehri’ ya da ‘Dünyanın atölyesi’ olarak bilinir). Şehir, II. Dünya Savaşı’nda ağır bombalamaya maruz kaldığı halde önemini yitirmemiş. Fakat, insanların şehri ziyaret etmesinin sebebi bu değil.
Birmingham, modern mimarisi ve kozmopolit atmosferiyle ziyaretçilerine; Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi, Barber Güzel Sanatlar Enstitüsü, IKON Sergi Müzesi, Aston Hall Müzesi ve daha birçok farklı mekana kadar uzanan kültürel manzaralar sunuyor. Yalnızca bunlara göz atarak bile, birkaç gününüzü kolayca geçirebilirsiniz. Buradaki mimari gerçekten de sıkıcı değil. Gece hayatı da oldukça canlı. Sebebi ise öğrenci sayısı burada oldukça fazla.Yüksek standartlı bir gece hayatı arıyorsanız daima Symphony Hall’e bir göz atmalısınız.
Not : Birmingham, uluslararası havayoluyla yapılacak Birleşik Krallık seyahatleri için iyi bir giriş noktası.
Bath
Roma Kaplıca Kenti
Bath kaplıcaları ve Roma dönemi hamamlarıyla ünlü tarihi bir kent. Londra’nın 100 mil ya da 150 km batısında yer alıyor. Şehir, Sumerset kırsalının fantastik yeşil manzarasıyla çevrili, bazı büyük yürüyüş ve bisiklet parkurları sunuyor.
Kentin içindeki başlıca görülmeye değer mekânlar, Roma hamamları ve Bath Manastırı. Bu hamamlar, 2000 yıl önce Romalılar tarafından inşaa edilmiş ve İngiltere’de bulunan sıcak kaplıca üzerine kurulmuş.
Roma mimarisi tamamen büyüleyici. Hamamın hemen sağ tarafındaki büyük Bath Manastırı, İngiltere’de ayakta kalan son büyük gotik kilise. Bath, şehirdeki diğer çekiciliklerin yanı sıra, bir de her yıl milyonlarca turiste hitap eden, iyi restoranlara ve gece hayatına sahip.
Cardiff
Avrupa’nın en genç başkenti Cardiff, yalnızca 1955’te Galler’e başkentlik yapmakla kalmamış, burayı tüm Avrupa’nın en genç başkenti yapmış. Bundan önce Galler’in bir başkenti yoktu ve yeni statü kazanmasıyla birlikte ilk bakışta gerçekten bilinmiyordu. Bu günlerde ziyaret eden kişilerin tavsiyesiyle kozmopolit yapısı artmaya başladı.
Geziye yeni başlayanlar için, temelleri 2000 yıl önce atılmış Roman Cardiff Kalesi’ni ziyaret etmek doğru bir karar olacak. Şimdilerde daha gotik bir şekli olan bu yapının iç tasarımı, dönemin kaleyi ellerinde tutan ailesinin (Marquess of Bute) istekleri doğrultusunda yapılmış; ahşap oymalar, duvar resimleri ve mermer ile süslenmiş.
Bu yönüyle de Cardiff Kalesi incelenmeye değer bir yapı. Şehrin bu önemli tarihi parçasını ziyaret ettikten sonra da hala göz atılması gereken mekânlar bulunuyor. Burada dünyaca ünlü Millennium Stadyumu’nu (Rugby), Ulusal Müze’de arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmış ‘İzlenimci’ tabloları, Birleşik Krallığın ‘The Hayes’ gibi en iyi alışveriş merkezlerinden birini bulacağınıza emin olabilirsiniz.
Cardiff Koy’u, “Avrupa’nın en büyük kıyı gelişimi” olarak markalaşmış, günlük gezintiler için mükemmel bir yer (Örneğin; Pierhead ve Norveç kilisesi). Ayrıca birçok mükemmel yeme-içme mekânı bulunduruyor.
Conwy
Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ Kalelerinden biri Conwy’yi, tanıtmamıza müsaade edin. Nüfusu 15.000 bile olmayan kuzeydeki Galler, onu çevreleyen Ortaçağ Conwy Kalesi ve şehir surları ile ünlü, küçük bir kıyı şehri.
13.yy’ın sonlarına doğru I.Edward Galler’i fethettiğinde, şehir ve söz konusu kale onun egemenliği altına girmiş. Bu kale, genellikle Avrupa’nın en iyi korunmuş Ortaçağ kalelerinden biri olarak kabul edilir. Kale ve surları keşfetmenin yanı sıra, şehir merkezi de keşfetmeye değer bazı manzaralara sahip.
Painswick
Cotswolds’un Kraliçesi Painswick 2.070 nüfuslu, Gloucestershire Bölgesi’nde, papaz yönetimi altında bir İngiltere şehri. Gloucester Şehri’ne 15 dakika mesafede bulunan Painswick, tarihi 11.yy’a kadar dayanan, günümüze kadar iyi muhafaza edilmiş, yün üreticisi olarak bilinen eski bir şehir.
Neredeyse buradaki bütün binalarda geleneksel Cotswold kireçtaşı kullanılmış. Şehrin etrafındaki tepeler üzerinde yükselen sokaklar ile manzara bir araya geldiğinde, eşsiz İngiliz köylerini daha iyi görebilirsiniz.
Liverpool
The Beatles ve muhteşem mimari herkes Liverpool’un bir futbol takımı olduğunu bilir, ama kaçımız Liverpool’u bir şehir olarak (The Beatles’ın nereden geldiğini) biliyoruz? Yaklaşık yarım milyon nüfusu ile Liverpool, Birleşik Krallık’ın önde gelen şehirlerinden bir tanesi.
Kuzeybatı İngiltere’de Mersey Nehri boyunca yer alan şehir, bir de ülkenin en yoğun limanlarından biri. UNESCO Dünya Mirası statüsündeki altı alanın bulunması, şehrin muhteşem mimarisi ile birleştiğinde, neden “Avrupa Kültür Başkenti’ unvanını aldığını gösterir. Eminiz ki, bu şehri ziyaret etmek, yapacağınız tüm harcamalara değecek.
Bilge mimarisi ile Pier Head Bölgesi’nin merkezini oluşturan ‘Three Graces’ (Üç Güzeller Heykeli) görülmesi gerekenlerden. Nehir boyunca uzanan görkemli üçlü; Royal Liver Binası, Liverpool Limanı ve Cunard Binası ise Edward, Barok ve İtalyan Rönesans tarzını yansıtıyor. Hemen yanı başında Albert (Dock) Rıhtımı, Tate Liverpool Sanat Galerisi, birçok mağaza, bar ve restoran yer alıyor. Burası, şehirde rahatça eğlenebileceğiniz yerlerden bir tanesi. The Beatles Story Müzesi’ne ev sahipliği yapan Albert Rıhtımı, adını Liverpool’da bir cadde isminden alan ‘Penny Lane’ şarkısına da ilham kaynağı olmuş.
Bir taraftan, The Walker Sanat Galerisi, International Slavery Müzesi, Merseyside Maritime Müzesi’ne göz atabilirsiniz, diğer taraftan katedral, St George’s Gösteri Merkezi ve Croxteeht Malikanesi’nin buradaki mimariyi güzel bir şekilde tamamladığına şahit olacaksınız. Futbol maçı izleyip, vızır vızır işleyen gece hayatını görmek için, Liverpool’da konaklamayı deneyebilirsiniz.
Not : Liverpool, uluslararası havayoluyla yapılacak Birleşik Krallık seyahatleri için iyi bir giriş noktası.
Manchester
Kuzey İngiltere’nin başkenti Manchester, Kuzey İngiltere’nin gayri resmi başkenti olup kümeleme yöntemiyle ölçüldüğünde, Birleşik Krallıktaki Londra’dan sonraki en büyük ikinci şehri.
Yurt dışında çoğunlukla futbol kulübüyle bilinse de, şehir bizlere kültür, alışveriş ve gece hayatı gibi birçok imkanı sunuyor (bundan dolayı hemen hemen herkese uyar). Bilge tarihiyle şehir, Marksizm ve Sanayi Devrimi’nin doğuşuna tanıklık ediyor. İnsanlık Tarihi Müzesi, Bilim & Sanayi Müzesi ve Chetham’s Kütüphanesi, (Anglosphere’deki halka açık en eski kütüphane) burada görülecek en iyi yerlerden bazıları.
Yeme-içme için, şehir merkezi civarındaki büyük alışveriş merkezi bölgesine, Çin Mahallesi’ne ve aslında merkezin 2 mil kadar güneyinde, Rusholme Bölgesi’nin Wilmslow Caddesi boyunca, The Curry Mile olarak bilinen yere göz atın. Burada, birçok Pakistan ve Bangladeş restoranlarını bulacaksınız.
Tüm bunlardan ve şehirden yorulanlar için, bölge civarında tüm İngiltere’nin en güzel doğal manzaralarını görebileceğiniz, tren ya da otobüsle 15 dakikadan fazla sürmeyecek ve hızlıca orada olacağınız, açık kır alanları bulunuyor.
Plymouth
Şehir çevresinde harika bir doğal liman Plymouth yaklaşık 250.000 civarında nüfusuyla Devon yerel yönetim bölgesine bağlı bir İngiltere Şehri. Londra’nın güney-batısına uzanan Plymouth’a, başkentten arabayla yaklaşık 4 saat sonunda ulaşabilirsiniz.
Plymouth şehri, Plym ve Tamar Nehirleri arasında kurulmuş olup, (dünyanın olmasa da) Avrupa’nın en geniş limanlardan birine sahip. Tarih boyunca Plymouth, önemli bir ticaret merkezi olarak görev yapmış. Öncelikle 16. yy’da yün ihracatı yapmak için kullanılırken daha sonra Afrika’ya yapılacak seferlerde İngiliz Deniz Kuvvetleri’ne üs olarak hizmet vermiş.
Günümüzde denizcilik işletim üssü ‘Her Majesty’s Naval Base’ (HMNB), Devonport olarak Batı Avrupa’nın en büyük deniz üssüne ev sahipliği yapıyor. Barbican’ın üst kesimlerinde Plymouth’un en eski yerleşim yerlerinin olduğu kısmı (bir kısmı II. Dünya Savaşı’nda bombalanmasına rağmen hala ayakta) gördüğünüzde, neden her yıl milyonlarca turistin ilgisini çektiğini anlayacaksınız.
Bu resmedilmeye değer açık alanda dolaştıkça, dar sokaklardan yavaşça yokuşu tırmanırsanız göz alıcı limanı, yarı ahşap evlerin sıralandığı sanat galerilerini, ayrıca restoran ve mağazalarla dolu bir alan göreceksiniz. İlginç yerleri görmek isterseniz, Ulusal Deniz Akvaryumu, Royal Citadel (kraliyet) Hisarı, Mayflower Steps (1620 yılında Amerika’ya yola çıkan Pilgrim Fathers anısına yapılmış anıt), ya da muhteşem Plymouth Koy manzarasını görmenizi tavsiye ederiz. Bu gezintiler gününüzü geçirmenize yetecek.
Sheffield
Çelik şehir çevresindeki topluluğu da hesaba katarsak, nüfusu yarım milyonu aşan Yorkshire Güney (Kuzey İngiltere) bölgesindeki Sheffield, İngiltere’nin en geniş kentsel alanlarından bir tanesi. Şehrin endüstriyel tarihi (bununla ilgili bir iki tane makale okursanız, uzun zamandır burada geliştirilen çelik sanayisini ifade ettiğini anlayacaksınız) günümüzde kullanılan yöntemlerin kökenini oluşturuyor.
Sheffield, ziyaretçilerine sunmak için geniş kapsamlı gezi seçenekleri hazırlama çabasında bir kent. Bir yandan High Street ve Fargate gibi bolca mağazanın bulunduğu büyük, mükemmel alanlarda ya da kapalı pazarlarda alışveriş yapılabilir. Diğer taraftan da Milenyum Sergi Müzesi’nin çağdaş sanat ve tasarımını vitrine çıkaran, şehrin Ruskin koleksiyonu ve tabii ki Ruskin metali, harika kültürel görüntülere sahip.
Tudor Meydanı civarındaki Crucible Tiyatrosu ise şehrin başka bir kültürel yansıması. Gece hayatı, yoğun öğrenci nüfusu sayesinde (65.000 kadar olduğu söyleniyor) oldukça fazla. Son olarak, sevimli Peace Gardens (park), geniş Winter Garden (sera) ve Botanik Bahçesi, Shieffield’ın yeşil bir şehir olmayı arzuladığını ve bunu başardığını size gösterecek. Şehir dışına çıkmak isterseniz, Peak District Ulusal Parkı’nı keşfederek zaman geçirebilirsiniz.
Not : Sheffield, uluslararası havayoluyla yapılacak Birleşik Krallık seyahatleri için iyi bir giriş noktası değil. Bunun yerine Birmingham ya da Liverpool yoluyla gitmeyi deneyin.
Glencoe
Glencoe, İskoçya’nın, Avrupa’nın ve muhtemelen tüm dünyanın en muhteşem doğal yerlerinden bir tanesi. Engebeli ve narince yükselen zirveler, Glencoeve Loch Leven köylerine bakıyor.
Görülmeye değer bu bölge ve çevresi, çarpıcı doğasıyla tanınmış, yürüyüş ve dağcılık için bir cennet. Glencoe, dağlık bölgenin geri kalanını keşfetmek için ideal bir konumda.
Londra
Bir insan Londra’dan sıkılmışsa, hayattan sıkılmıştır
Canlı, modern, heyecan verici, çok kültürlü ve cesur ancak aynı zamanda gösterişli, tarihi ve lüks… Birleşik Krallık ve İngiltere’nin başkenti ve en büyük şehri olan Londra, sayılamayacak kadar çok birinci sınıf müzeleri, dünyadaki belki de en iyi gece hayatı, tiyatrolar, pazarlar, parklar, katedraller, saraylar ve diğer tarihi mekânlarıyla bir turistin kolayca haftalar geçirebileceği bir şehir.
Bu boyutta bir şehirde görülecek ve yapılacak pek çok şey olduğu için iyi seçmek ve eleme yapmak gerekiyor. Birkaç günlük tipik bir Londra gezisinde, gündüz Buckingham Sarayı, Londra Kulesi, Trafalgar Meydanı ve Westminster Abbey gibi yerler (hepsine giriş ücretsiz!) ile British Museum, Tate Modern ve National Gallery gibi müzeleri dolaşarak dolu dolu geçer. Akşam ise şehrin geneline dağılmış restoranlarda yiyip içebilir, isterseniz West End’de bir oyun izleyebilirsiniz.
Planınızda kalan boşlukları ise sonsuz alışveriş olanağı ile doldurabilirsiniz. Londra hem uygun fiyatlı yiyeceklerden antikalara kadar pek çok şeyin satıldığı muhteşem pazarlara, hem de Oxford ve Regent caddeleri gibi çok büyük olanlardan Bond Caddesi ve Carnaby Caddesi gibi daha şık ve samimi olanlara kadar çeşitli alışveriş caddelerine ev sahipliği yapıyor.
Loch Ness
Canavarlardan Bahsedecekler Mi?
Tabii ki bahsedecekler! Pardon, özür diliyoruz. Fakat iş bir klişe, fıkra ya da eski hikayeler hakkında bir yazı yazmaya gelince oldukça heyecanlı oluyoruz. Şimdi ise, Loch Ness hakkında sizlere bilgiler vereceğiz. Dünyaca ünlü loch (göl), Scottish Highlands Bölgesi’ndedir. Bazı kişilere göre bu gölde benekli bir canavar yaşamaktadır. Adı ise Nessie’dir. Gölün etrafında bu canavarı yakalama ya da görme gibi bir düşünceniz olabilir, üzerinize alınmayın ama çoğu insan artık böyle bir yaratığın varlığının efsane olduğunu kabul etmiş. Elbette bu konuda kendi düşünceleriniz olabilir. Durum ne olursa olsun, Inverness üzerinde kuzeybatıya uzanan, dar ve solucan gibi olan bu gölü ziyaret etmeniz gerek.
Göl, 37 kilometre uzunluğunda, Inverness’den başlayarak Fort Augustus Bölgesi’nde son buluyor. 226 metre derinliğe sahip. Çevresinde zaman zaman kayalıklı tepeleri ve derin, koyu renkteki suyu ile güzel bir manzara oluşturuyor. Bu manzaraya aynı zamanda kasvetli ve bulutlu havayı ekleyin, karşınıza mistik bir atmosfer çıkacaktır. Loch Ness ve çevresini arabalı bir tur ile gezebilirsiniz. Bu tur ile sizlere aynı zamanda 13. yüzyıldan kalan Urquhart Kalesi’ni de gezdirecek ve yol boyunca uzanan resmedilmeye değer ve harika manzaralı köyleri gösterecek. Gölün üzerindeki gemi seyahati de kötü değilken, elbette bu huzurlu bölgeyi yürüyerek keşfetmek daha iyi olacak.
Wiltshire
Biraz Mistik
Wiltshire, Birleşik Krallık’ın güneyinde bulunan ve inişli çıkışlı vadi manzarasına kendinizi kaptırabileceğiniz bir büyüye sahip. Bu alan sadece mistik olarak tanımlanan, tarif edilemez bir mirasa, karşı konulamaz bir kültüre ve enerjiye sahip. Oldukça ünlü olan Stonehenge burada bulunuyor. Bu duran taş alterin M.Ö. 2000-3000 yılları arasında inşaa edildiğine inanılıyor. Bu taşları görünce insan nasıl inşaa edildiğini düşünüp şaşırıyor, hatta bu taşların Galler’den, yani yaklaşık 257 kilometrelik bir mesafeden buraya taşındığını öğrenince şok olacaksınız.
Eğer biraz olsun farklı olan, çok uzakta olmayan bir şeyin peşindeyseniz (Avrupa’da olanlar için), aşina çevrelerde temmuzdan eylüle kadar olan süre zarfında Wiltshire’a gezi düzenleyin. Bu zamanlarda havanın oldukça iyi olmasının dışında, orada sizi bekleyen garip ama bulaşıcı bir merak atmosferinin sizi saracağ kesin. Ayrıca burası birçok etkileyici Beyaz At figürü içeren mistik bir yer. Oyulmuş at figürleri, altındaki kireç taşını ortaya çıkarmak için tepelere gömülmüş. En etkileyici Beyaz At figürü Uffington’ın tarihi 2000 yıla dayanır. Long Barrow’u -Stonehedge’in daha az ünlü ama yine de etkileyici kız kardeşi kaçırmayın. Bu taş yapıt şehri de çevreliyor. Üstelik yaklaşıp dokunabilirsiniz bile. Stonehedge kadar kalabalık değil, fakat dokunabiliyorsunuz!
Not: Gps’inizi getirin. Yer şekilleri koordinatlarıyla birlikte sizlere rapor edilecek ve siz de bunları navigasyon cihazınıza aktarabilirsiniz. Yakınlara park etmeyi unutmayın!