Romanya’da güçlendirilmiş kiliseler ve boyanmış manastırlar, bozulmamış bir çevrede asilce boy gösteriyor. Şehirlerde Anglosakson geçmişini hissederken başkent Bükreş’te modern zamanın enerjisine kapılmamak imkansız. Ülkenin resmi dili Romence ve nüfusu ortalama 21.8 milyon civarında.
Romanya’nın geçmişten günümüze kadar ulaşmış güzel ve etkileyici kalıntıları, ülkenin şehirleri gelişirken bile hiç el değmemiş ve bozulmamış bir şekilde durmaya devam ediyor. Elle sürülmüş toprakların, koyunların durduğu trafiğin ve ev yapımı erik konyağının memleketi Romanya’da Karpat Dağları ziyaretçilerine unutulmaz kayak ve yürüyüş imkanı sunarken gotik mimarisi Transilvanya’nın Anglosakson kentlerinde sizi tarihte yolculuğa çıkarmak için bekliyor. Avusturya – Macaristan İmparatorluğu mirasları ve tabii ki bir çok Kazıklı Voyvoda’dan ilham almış Drakula efsaneleri ülkeye mistik bir hava vermeye devam ediyor.
Bucovina’da Karpat Dağları’nın eteklerine yerleşmiş Unesco Listesi’nde yer alan boyalı manastırlar Romanya’nın kendine özgü Latin esintileri barındıranOrtodoks geleneğini gururla sergiliyor. Kiliseler onları çevreleyen doğayla uyum içinde baş döndürücü renkleriyle ve şaşırtıcı detaylara sahip freskleriyle İncil’de yer alan hikayelerden 15. yüzyıl Bizans kuşatmasına kadar bir çok şeyi adeta kitap gibi anlatıyor. Humor, Sucevita ve Voronet Manastırları, Moldovyalı Prens Büyük Stephan’ın dehası olmakla birlikte sonradan azizlik mertebesine yükseltilmesinin de en büyük sebepleridir.
Karpat Dağları’nın sıkı kadim ormanları; kurtları, ayıları, vaşak ve yaban domuzları, sarp dağ platoları, işaretlenmiş patikaları ve sizi sıcak tutacak kabinleriyle adeta Grimm Kardeşler’in hikayelerinden fırlamış gibi. Burada yürüyüş yapmak bu güzellikleri iyice deneyimleyebilmek için en güzel yol. Burada Romanya’nın en iyi rehberleri eşliğinde unutulmaz maceralar yaşayabilirsiniz.
Transilvanya’da kayalık bir uçurumun yamacında asılı gibi duran Bran Kalesi sisli ve sık ormanlara yukarıdan bakıyor. Kalenin dışı şu zamana kadar gördüğünüz bütün korku filmlerinin birleşiminden oluşmuş gibi. Ancak korkunç olmaktan ziyade heybetli bir görünüme sahip. Efsanelere gör Kazıklı Voyvoda kısa bir süre buraya hapsedilmiş.
Bakış açınıza bağlı olarak Bükreş’te bulunan modern ve devasa parlamento sarayı ya diktatörlüğün geçici şaşasını yansıtması ya da Roman işçiliğinin ve materyallerinin adeta bir şov yapması olarak görülebilir. Bize göre ikisinde de biraz mevcut. Unutmamak gerekir ki bu bina Romanya’nın dünyanın en büyük yapıları yarışmasına giriş bileti olmuş, Taj Mahal ve Pentagon ile rekabet etmiştir.
Paket taşlı sokakları, ihtişamlı renkli barok meydanları, gece hayatı ve sergileriyle Sibiu sizi hemen etkileyebilecek bir şehir. Kaldırımdaki kafeleri, mumışığında gulaş yiyebileceğiniz otantik restoranları ile geceleri oldukça keyifli bir yer olan Sibiu her ay farklı bir Avrupa Kültür Başkenti’ni konuk ederek müzik festivalleri ve film gösterimleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
Avrupa kıtasında 2800 km boyunca aktıktan sonra Romanya’ya kadar gelen Danube Nehri ülkenin doğusunda yer alıyor ve buradan sonra artık Karadeniz’e dökülüyor. Danube Deltası uluslararası bir çevresel korumanın altında bulunuyor. Bu bölge her türden ve renkten balık için adeta bir sığınak. Kuşlar için de oldukça özle bir bölge olduğunu söylemeliyiz. Bu bölge, şahin, beyaz kuyruklu kartal, büyük beyaz akbalıkçıl, mavi kuzgun gibi bir çok nadide türe ev sahipliği yapıyor.
Koyu renkli iğneler gibi ormanlık tepelerden yükselen muhteşem ahşap Maramureş Kiliseleri Romanya’nın kuzey kesiminde bulunuyor. Gotik bir tarza sahip bu zarif yapıların içleri de oldukça etkileyici. İncil’den hikayelerin anlatıldığı fresklerin boyalı olduğu kiliselerin iç cephelerinin tarihi 14. yüzyıla kadar dayanıyor. Pazar günü köylüler geleneksel kilise kıyafetlerini giyip hala devam etmekte olan ayinlere katılıyor.
Romanyalıların geleneksel yemeklerinden olan ve güçlü bir akşamdan kalma tedavisi olduğu söylenen “Ciorba” ya da mısır, krema ve peynir ile yapılan “Mamaliga” mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında. Ülkenin her yerinde sokakta satılan “Covrigi” ise açlığınızı bastırmak için bire bir. Oldukça kuvvetli bir alkollü içecek olan Tuica’nın geleneksel olanı erikten yapılıyor ancak başka meyvelerden yapılmış olanlarını da bulmak mümkün.
Haziran ve ağustos arası güneşli ve sıcak geçen bir dönem. Yerel halk yaz için Karadeniz kıyılarına gitmeyi tercih ediyor. Kaleler, müzeler, su parkları ve spalar açık ve oldukça da yoğun oluyor. Nisan, mayıs ve eylül, ekim ayları bazı etkinlikler kapalı oluyor ancak doğa, bahar ve sonbahar mevsimlerinde oldukça renkli oluyor. Danube Deltası’nda kuş gözlemciliği için en iyi zaman mayısın sonları. Kasım ve mart ayları arasında kayak sezonu oldukça keyifli oluyor. Braşov ve Sibiu gibi romantik şehirler karlar altında oldukça etkileyici görünüyor. Daha küçük kentlerdeki etkinlikler kapalı ya da sadece hafta sonları çalışır durumda olabiliyorlar.
Braşov
Romanya’nın en turistik yeri. Braşov (Almanca Kronstadt olarak bilinir), Romanya’nın Erdel ya da diğer adıyla Transilvanya Bölgesi’nde yer alan ve çeyrek milyondan fazla insana ev sahipliği yapan bir şehir.
Braşov, Karpatlar ile çevrili ve Tampa Dağı’na bakıyor. Bu açıdan şehir, zengin doğasıyla göz alıyor. Kırmızı çatılı yapıları yaz aylarında yemyeşil olan şehir ile tezatlık oluşturur. Orta Çağ döneminin izlerini taşıyan şehir merkezi, gotik ve barok tarzı mimarisiyle birleşmiş ve bundan dolayı Braşov, Romanya’nın en çok turist çeken yerlerinden biri haline gelmiş ve yılın her zamanında çekicidir.
Braşov’u keşfe çıkarken gezilecek en önemli yerlerden ilki, Konsey Meydanı (Council Square) ya da diğer bilinen adıyla Piata Sfatului. Gotik tarzda inşa edilmiş olan Siyah Kilise (Niserica Neagra) ise tam şehir merkezinde bulunuyor. Siyah Kilise ismini, 1689 yılında gerçekleşen “Büyük Yangın” olayından alıyor. Öyle ki yangın sırasında kilisenin bir çok kısmı yanmış. Meydanın etrafında dolaştığınızda, bir çok tarihi yapı göreceksiniz. Bu tarihi yapıların bazılarında ise, içecek ve yiyecek sunulan mekanlar bulunuyor. Dinlenmek amacı ile buralara gidebilir, oturduğunuz yerden etrafı seyrederek, bir şeyler içip, yiyebilirsiniz.
Buradan sonra zamanınızı, tamamı sadece dört ayak genişliğiyle, Avrupa’nın en dar sokağı olan Old Town’ı keşfetmek için kullanabilirsiniz. Şehirde bulunan diğer görülmesi gereken yerlerden biri de, Braşov yakınlarında yer alan Bran Şatosu. Bu şatonun takma adı ise iyi bir insanın asla burada kalamayacağına inanılan “Drakula Kalesi”. Braşov yakınlarında bulunan bir diğer turistik yer ise Rasnov Kalesi.
Sighisoara
Transilvanya’da Büyüleyici Bir Orta Çağ Kasabası
Avrupa, etkileyici küçük bir kasabaya ev sahipliği yapıyor. Biliyoruz ki etkileyici olmak ve masallardan fırlamış gibi görünmek ince bir çizgiyle ayrılır ama Sighisoara, bütün özgüveniyle tercihini ikinciden yana kullanmış. Bu müstahkem Orta Çağ kasabası, Romanya’nın tam kalbinde, Transilvanya’daki Târnava Mare Nehri çevresinde bulunuyor ve tarihi 1191 yılına kadar uzanıyor. O zamanlarda Macaristan Kralı, savaş durumunda ordusunu savunmak için Transilvanya’ya göndermek üzere Kuzey Avrupa’dan tüccarlar çağırtmıştı. Tüccarlar teklifi kabul etmiş ve Sighisoara’ya gelerek burayı Transilvanya’nın en önemli kasabası haline getirmiş.
Kasabanın merkezi tepeli bir yapıda olmakla beraber, rengârenk evlerin dizili olduğu sokakları, Arnavut kaldırımlıdır. Ama “Rengarenk” deyip geçmek olmaz, çünkü Sighisoara’ya ilginç görüntüsünü bu renkler veriyor. Çok eski yapıların, çok parlak renklerle birleştirilmesi her zaman görülmeye değer bir manzara oluşturuyor. Bu kasaba, bir bütün olarak ele alınması gereken bir yer. Bununla beraber en iyi manzara hiç şüphesiz ki muhteşem Saat Kulesi’ne ait. Zaten bu kasabaya gelmenin asıl amacı 14. yüzyıldan beri ayakta olan Saat Kulesi’ni görmek. Kendi içinde oldukça ilginç olan kuleyi görülmeye değer kılan, tepesinden görünen kırmızı çatıların ihtişamlı manzarası. Ayrıca size buranın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığından bahsetmiş miydik?
Bükreş
Zıtlıklar Şehri Bükreş
Bükreş, Romanya’nın hem başkenti hem de en büyük şehri. Ayrıca güneydoğu Avrupa’nın da en büyük şehirlerinden biri. Bazıları Bükreş’in güzel olmadığını, bazıları ise güvenli olmadığını söyleyebilir. Ama Bükreş, eğlenmek için gerekli olan birçok şeyi içinde barındırıyor. Tarihe ya da mimariye ilgi duyanlar için Bükreş heyecan verici bir şehir. Bu bakımdan Bükreş’te görülmesi gereken en önemli yer; 1980’li yıllarda Çavuşesku tarafından inşa edilen büyük Parlamento Sarayı. Görünüşe göre bu saray, tüm Avrupa’nın en büyük yapısı. Bu arada şunu da belirtmekte fayda var; Rumenler arasında yapılan bir ankete göre Parlamento Sarayı, ülkenin hem en çirkin hem de en güzel yapısı olarak seçilmiş! Tarihi yankısı benzer şekilde olan Devrim Meydanı, Çavuşesku’nun son konuşmasını yaptığı yer.
Ülkede yeşil alan arayanlar için çevrede gerçekten iyi parklar var (Cişmigiu Bahçesi kaçırılmaması gerekenlerden biri). Ayrıca şehirde birçok ilginç ve karakteristik müze yer alıyor, örneğin; Rumenler’in tarihteki hayat mücadelesinin ve geleneklerinin sunulduğu, büyük bir açık hava müzesi olan Köy Müzesi (The Village Museum). Old Town yani Eski Şehir Lipscani, Bükreş’in en eski yerlerinden. Burası komünist rejim tarafından dokunulmamış ve bozulmadan bugüne kadar gelmiş. Dar sokakları, Arnavut kaldırımlı yolları, antika mağazaları, kafe ve restoranları ile tarihi şehir kısmı oldukça iyi durumda. Büyük ihtimalle burası Bükreşli gençlerin takıldığı ve bira içtikleri yerlerden biri.