Karla kaplı tepeleri, turkuaz yeşili nehirleri ve Venedik’ten esinlenilmiş Adriyatik sahil şeridi ile kesinlikle ziyaret etmeyi gerektiren bir ülke. Slovenya’nın gastronomi ve kültürel sofistikesi, rüstik çekiciliğinden oldukça ilham almış. Başkenti Ljubljana olan Slovenya’nın resmi dili Slovence ve nüfusu 1.99 milyon civarında.
Boyutlarını ve iki milyonluk nüfusu göz önünde bulundurulunca Slovenya’nın sunduğu güzelliklerin oldukça şaşırtıcı olduğunu söyleyebiliriz. Ülkenin sahilleri, karla örtülü dağları, üzüm bağlarıyla kaplı tepeleri, gotik kiliseleri, barok sarayları ve modern mimariye kadar birbirinden çok farklı güzellikleri mevcut. Akıl almaz farklılık gösteren iklimi Akdeniz’in ılık meltemini Alpler’in dibine kadar taşıyor ve Alpler yazın bile karın yağdığı bir yer olma özelliğine sahip.
Başkent Ljubljana kültürel olarak zengin, çevreye duyarlı bir şehir. Ülkenin yarısından fazlasının ormanlarla kaplı olduğunu düşünürsek gerçekten dünyadaki en yeşil ülkelerden biri.
Slovenya’nın başkenti Ljubljana boyutun ve kalitenin arasındaki dengeyi en başarılı sağlayabilmiş şehirlerden biri. Enteresan olacak kadar büyük, yürüyerek ya da bisikletle keşfedilecek kadar küçük. Şehrin lakabı “Mücevher Kutusu” ve bu yakıştırma ona çok yakışıyor. Ünlü mimar Joze Plecnik’in dekore ettiği sütunlar, obeliskler, küreler, çeşme ve sokak lambalarıyla süslenmiş bir şehre başka ne denebilirdi ki?
Venedik’in yoğun ticaret imparatorluğundan geriye Adriyatik şeridinde ilham kaynağı olduğu yerler kaldı. Slovenya da bunlardan biri. Ülke en iyi korunmuş Orta Çağ limanlarından birine sahip. Piran şehri neredeyse Venedik’i ziyaret eden turist sayısı kadar ziyaretçiyi her sene kendine çekiyor. Burada limanda taze deniz mahsulleri yiyebilir, dar sokaklarda kaybolabilir, birkaç içki için güzel kafelere oturup ihtişamlı merkez meydanını izleyebilirsiniz.
Bled Gölü Slovenya’nın en çok turist çeken yeri. Göl adeta yetenekli bir mimarın çizimlerinden fırlamış gibi. Kristal berraklığındaki mavi gölün üzerine bir adacık koyun ve imkansız olacak kadar sevimli bir kiliseyi de adacığın üzerine yerleştirin. Sonra tepelere doğru bir kale ekleyin. Ardından Apler’i andıran tepeleri geri plana yerleştirin. İşte bu portre tam anlamıyla Bled’i yansıtıyor. Fotojenik görüntüsünün yanı sıra aynı zamanda dalış yapabileceğiniz, bisiklete binebileceğiniz ve rafting yapabileceğiniz bir yer olduğunu da hatırlatalım.
Postojna’daki mağaralar Slovenya’daki en büyük yer altı atraksiyonunu oluşturuyor. Girişte çok önemli bir şey değilmiş gibi gelse de trenle 4km ilerledikten sonra heyecan ve hayranlık aynı anda sizi etkilemeye başlayacak. Bu sessiz taşların zaman boyu oluşturduğu şekiller size unutamayacağınız bir tatil anısı kazandıracak.
Slovenya iki konuda oldukça uzmanlaşmış görünüyor. Bunlardan biri kaleler, diğeri ise mağaralar. Bu ikisini ülkenin dört bir yanında bulmanız mümkün. Peki ya ikisi bir arada olursa? Mağaranın içerisinde bir kale. Kalenin bulunduğu alanın geçmişine ait dramatik bir hikaye de var. Slovenya’nın Robin Hood’u olarak bilinen Erazem Lueger’ın burada ihanete uğramış. Büyük bir kayalığın yamacına resmen yontulmuşçasına duran kalenin bir kısmı da kayanın mağaralaşmış kısmının içinde bulunuyor.
İster arabayla olun ister bisikletle, Alp geçitlerinden zig zaklı akıl almaz yollardan geçerken bu yolları 2. Dünya Savaşı’nda yapan Rus askerlerini düşünmeden edemiyor insan. Görevleri olan bu geçidi yapmaları bir hayli zor olmuş olmalı. Bu geçidin şimdiki adı ise Ruska Cesta.
Hiçbir şey ülkenin en yüksek zirvesine tırmanmak kadar “Ben Slovenyalıyım” diyemez. Triglav Dağı’na çıkmak oldukça zorlu olsa da formda olan herkesin deneyimli bir rehber eşliğinde bu zirve tırmanışını deneme şansı var. Birden fazla zorluk derecesinden kendinize uygun olanı da seçebilirsiniz. Adrenalin seven gezginlerin tam aradıkları türde bir aktivite imkanı.
Macera severler için Slovenya’da birçok nehir aktivitesi de mevcut. Slovenya’nın Soča Nehri tam size göre. Mavi gökyüzü altında suyun yeşili ve dağlardan dökülen suların oluşturduğu köpükler insana huzur veriyor. Buradayken rafting yapacak bir insan olmadığınızı düşünseniz bile kendinizi suyun üzerindeki bu heyecan verici yolculuk için hazırlanırken bulacaksınız. Bovec ve Kobarid’de özel rafting turları ve rehberleri bulmanız mümkün. Yine de çok içinize sinmezse kanoya binmek de bir seçenek.
Slovenya hamur işleri ve tatlılar konusunda oldukça başarılı. “Prekmurska Gibanica” ve “Potica” mutlaka denemeniz gerekenler arasında. Bunun yanı sıra ülke mutfağına özgü yemekler olan “Pršut”, “Štruklji” ve “Zlikrofi” en çok sevilenlerin arasında yer alıyor. Yörenin şarabını da denemenizi tavsiye ederiz.
Haziran ve ağustos ayları çoğunlukla güneşli olup az oranda yağmur alıyor. Ljubljana sahili oldukça kalabalık oluyor. Müzeler ve diğer aktiviteler açık olmakla birlikte yürüyüşler için en güzel zaman. Genellikle kuru olan eylül ayı Triglav Dağı tırmanışları için en uygun zaman. Mayıs sonlarına doğru rafting için uygun bir dönem. Kasım ve mart ayları arası kayak sezonu açılmış oluyor. Noel zamanı oldukça kalabalık oluyor ancak küçük kentlerdeki aktiviteler çoğu zaman kapalı olabiliyor.
Bled
Mükemmel Bir Kare
Bled, Slovenya’nın Alpleri’nde bulunan ülkenin kuzeylerinde bir kent. Turistler için popüler bir uğrak noktası (hatta belki biraz aşırı). Çünkü kendisiyle aynı isimdeki Bled Gölü tarafından çevrelenmiş fantastik bir doğaya sahip. Yeşil bir doğaya sahip olması ve etrafındaki görkemli dağları, açık hava aktiviteleri için size cömert fırsatlarını sunar.
Bled’in, fazla turistik bir yer olması, kentin kendi iyiliği için önemli bir rol oynamış. Slovenya’ya düzenlenecek herhangi bir seyahat sırasında kesinlikle es geçilmemesi gereken bir nokta. Bled Gölü ile kilise ve ortalarında karlarla örtünmüş dağların bulunduğu arkaplan, size muazzam bir manzara sunar. Ayrıca Slovenya’daki en eski ve en populer kale olan Bled Kalesi, Ortaçağ döneminden kalma, kesinlikle kaçırılmaması gereken yerler arasında. Bled’in hemen yakınında Triglav Ulusal Park’ı bulunur. Açık alan aktiviteleri için mükemmel. Birçok şelaleye, göllere ve geçitlere ev sahipliği yapar.
Ljubljana
Avrupa’nın Keşfedilmemiş Elması
Bilirsiniz, bazı şehirler gerçekten fantastik olduğunu size hissettirir ama biri, mutlaka görülmesi gereken yerlerden bahsederek bunu başarabilir mi?
Avrupa’nın en küçük başkentlerinden biri olan Ljubljana, Slovenya’nın başkenti. Bazı şehirlerin bir hayli fantastik ve ender rastlanan bir güzelliğe sahip olduğuna tanık olmuşsunuzdur. İşte bu şehirlerden biri de Ljubljana’dır.
Ljubljana’nin tarihi Romalılar’ın sonradan kalıcı yerleşim yeri olacak askeri birliği kurduğu M.Ö 50’li yıllara dayanır. Yüzyıllar boyunca Hunlar, Slavlar, Franklar, Macarlar ve Avusturyalı’lar, hatta Napolyon bile bu şehri yönetmeye gelmiş. Roma Dönemi’nden kalma yıkıntılar ve pastel renklerine boyanmış evleriyle tarihi kent, geçmiş yüzyıllardan bize kalan miras gibidir.
Sembolik Ejder Köprüsü ve ard arda dizilmiş Üçlü Köprü bu şehirde mutlaka görülmesi gereken köprüler dizisinden birkaçıdır. Nehrin sonunda Ortaçağ’dan kalma evler, yerini dükkanlara, barlara ve restaurantlara bırakır. Aynı zamanda birkaç kiliseye ve oldukça yaşanılabilir bir şehir meydanına sahiptir. Sadece yayalara ait olan bu meydan dolaşmak için mükemmeldir. Nehrin karşı tarafında, belki de en dikkate değer gezilmesi gereken yer olan Ljubljana Kalesi bulunur, (adres bilmecesini çözmek için bu makaleye başladık.) şehrin dört bir yanından görebileceğiniz manzaralar sunar.(Uzakta muhteşem Kamnik Alpleri bulunur.) Ljubljana Kalesi’nin yanında bir opera ve sayısız güzel müze bulunur. Ulusal Müze (Taş Devri’nden şimdiye kadar olan ulusal tarihi içerisinde barındırır.), Slovenya Doğa Tarihi Müzesi (Tamamen mamut iskeletine ev sahipliği yapar.), Ulusal Galeri ve Modern Sanat Sadece kültürel ve tarihi bir şehir değil ayrıca Tivoli Parkı’yla ve Botanik Bahçesi’yle muhteşem bir doğaya sahiptir. Ljunljana’ya geldiğinizde, bol bol kültür, tarih ve doğa biletine sahipsiniz.
Bunların dışında Ljunljana, on binlerce öğrenciye ev sahipliği yapar. Bu yüzden emin olabilirsiniz ki burası bir hayli canlı olan gece hayatına da sahiptir. Nehir boyunca bir yürüyüşe çıkın. Bir saat sonra ne demek istediğimizi anlayacaksınız. Ljunljana’ya ilk geldiğimizde bize bu şehri Prag’ın daha az turist bulunduran versiyonu olarak tanıtmışlardı. Aslında doğru olmasına rağmen, kompaktlığı nedeniyle bize daha çok Salzburg’u anımsattı. Her neyse, bizce kesinlikle ziyaret etmeyi hak eden bir şehir.
Not: Ljubljana, Slovenya’da bir geziye başlamak için iyi bir giriş noktasıdır çünkü, uluslararası havayolu bağlantısı çok yönlüdür.
Piran
Adriyatik Denizi’nin Hazinesi
Piran, Slovenya’nın Istria Bölgesi’ndeki Adriyatik Denizi’yle karşı karşıya duran küçük bir şehirdir. Ayrıca bir zamanlar Venedik İmparatorluğu’na ait olan tarihi bir kent. (Suyun karşı tarafında Venedik bulunur.) Dar sokakları, meydanları ve gotik mimarisine sahip Venedik İmparatorluğu zamanından kalma yapılarıyla ünlüdür. Slovenya kıyısında bulunan en fotojenik kentlerden biri olarak adlandırılır.
