Eğer hala Türkiye’ye bir tatil yapmak konusunda şüphe duyuyorsanız, bu yazı sizi hizaya getirmeli. Aslında her yaz Antalya’ya gidip gelen turistlerin büyük çoğunluğu bavullarıyla yakındaki Alanya gibi tatil köylerine gitmek için şehrin havalimanına uçtuklarından, Antalya’yı tam olarak göremiyorlar. Ve bu utanç verici.
Antalya aslında kendi çapında ziyaret etmeye değer, çok ilginç bir şehirdir. Sizin için iyi haber şu ki, bunlarla uğraşmaya gerek kalmadan Antalya’ya gidebilirsiniz.
Antalya’nın ziyaret edilmeye değer bir şehir olduğunu kanıtlayan 3 önemli içeriği var; tarihi, plajları ve fantastik doğal çevresi. Tarih açısından şehir milattan önce 200 yılında kurulmuştur ve Hadrian Kapısı’ndan Kaleiçi’ne doğru giderseniz, birçok tarihi şey göreceksiniz.
Bu bölgeyi çevreleyen duvarlar Roma Çağı’ndan gelmektedir, diğer yandan içerisinde dar ve dönemeçli sokakları kaplayan Osmanlı-tarzı evler bulunmaktadır.
Birçok antika dükkanların, galerilerin ve restoranların yanı sıra, Saat Kulesi, Korkut Camisi, Yivli Minare, Kesik Minare ve Roma Hıdırlık Kulesi gibi görülecek yerler vardır.
Burası oldukça cazibeli bir bölgedir, sıcak yaz günlerinde buradaki gölgenin rahatını terk etmek istemeyeceksiniz. Şehrin dışında, dünyadaki en iyi korunmuş Roma tiyatrosu olan Aspendos gibi, çok daha fazla muhteşem tarihi yerler bulacaksınız. Termessos ve Perge’in eski şehir kalıntıları ziyaret etmeye değer yerlerdir.
Düden Şelaleri’nin bulunduğu kasabanın içinde muhteşem doğayı bulabilirsiniz ya da örneğin daha fazlası Köprülü Kanyonu’nu keşfedebilirsiniz. Son olarak plajlar açısından, uzun Konyaaltı Plajı ve Lara Plajı, göz atmak isteyeceğiniz yerlerden.
Şunu unutmayın ki Konyaaltı, çoğunlukla çakıl taşlarından oluşmaktadır. Antalya, uluslararası (havayolu) olarak iyi bir bağlantıya sahip olduğundan Türkiye’ye yapılan geziler için iyi bir başlangıç noktasıdır.
Manavgat
Şırıl şırıl akan iç ferahlatıcı bir şelalenin hemen yanında kim güzel bir yemek yemek istemez ki? Şehir hayatının kendini tekrar eden yorucu temposuna kısa bir ara vermek isteyenler için Manavgat, Büyük Şelale, Gençlik parkları, Manavgat Köprüsü ve Cumhuriyet Meydanı ile huzur dolu bir tatil imkanı sağlıyor.
Kemer
Phaselis Antik Kent, Yanartaş, Tahtalı Dağı, Paris 2 Batığı, Ayışığı Koyu ve Yörük Parkı ile hayalinizdeki tatil için olabilecek en güzel seçimi oluşturan Kemer, doğa sporları ve renkli gece hayatıyla da her zevke hitap ediyor.
Kaş
Deniz ve dağların mükemmel kesişimi. Hem denizlerin altındaki büyülü dünyayı keşfetmek hem de yeşillikler içerisinde huzur dolu bir tatil geçirmek isteyenler için son zamanların favori tatil merkezi. Eğer siz de her tatilden sonra “İstanbul bitti” diyenlerdenseniz, Kaş’ta yaşamayı hayal etmek için çok fazla sebebiniz var.
Finike
Eski adıyla Likya olarak bilinen Finike, uluslararası bir liman kenti olarak tanınıyor. Finike, tatile olduğu kadar tarihe de tutkusu olanları için yamaç evleri, tiyatrosu, üç nefli bazilika ve Nekropol’deki anıtsal kaya mezarları ile mükemmel tatil fırsatı yaratıyor.
Kekova
Dalış severlerin gözdesi olan Kekova, Akdeniz kıyılarındaki en büyük ada. Sadece deniz yoluyla ulaşabileceğiniz Kekova’da batık kentleri dolaşmayı ve Üçağız Köyü ile bütünleşen doğal güzelliklerini keşfetmeyi unutmayın.
Lara Plajı
‘Antalya’nın en meşhur plajı hangisi?’ denince elbette akla ilk Lara Plajı gelir. Antalya Havaalanı’na 15 km uzaklıkta olan Türkiye’nin en popüler plajında manzaranın keyfine varmak, eşsiz denizinde doyasıya yüzmek ve unutulmaz bir tatil yapmak için Liberty Hotels Lara Beach’te tatil keyfi kaçırılmamalı. Liberty Hotels Lara Beach’in Fin saunası, mozaik hamam ve masaj terapileri ile SPA alanında rahatlayabilir; sörf, kano, banana, paraşüt, su kayağı, jet ski, katamaran ve dalış okulu gibi su sporları hizmetleriyle tatilinizde unutulmayacak maceralar yaşayabilirsiniz.
Antik Likya Yolu
Antik Likya Yolu rotası, dünyanın en gözde trekking rotalarından birisi. İngiltere’nin prestijli haftalık yayınlarından Sunday Times, Likya Yolu’nu dünyanın en güzel yürüyüş yollarından biri olarak seçmiş.
Toros Dağları’nın zengin fauna ve florası eşliğinde, kızıl çam ormanlarının denize paralel uzandığı yol güzergahı boyunca karşınıza çıkan antik yerleşim yerleri, köyleri ve nefis manzarası pek bir etkileyici.
Anadolu’nun en eski uygarlıklarından biri olan Likya, Fethiye ile Antalya Körfezi arasında uzanan ve şimdilerde Teke Yarımadası olarak anılan bölgede kurulmuştu. Likya Yolu ise, tarihsel kaynaklarda antik Likya’nın sınırları içindeki site devletlerini birbirine bağlayan patikaların oluşturduğu bir ulaşım sistemi olarak tanımlanıyor.
Akdeniz’in en bakir koylarından Toros Dağları’nın zirvelerine uzanan; Xanthos, Patara, Olympos ve Phaselis gibi, Likya’nın önemli antik kentlerinden geçen parkur, dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından birisi olarak gösteriliyor.
Kimisi dağların tepelerine inşa edilmiş ve günümüzde henüz az bilinen, tam 19 antik kenti barındıran bu eski çağ yolu, keyifli bir yürüyüş rotası vaadediyor.
Fethiye-Antalya arasında uzanan, 509 kilometreyle Türkiye’nin planlanmış en uzun yürüyüş parkuru olan Likya Yolu rotası ile ilgili çalışmalar 1992 yılında başlanmış ve 1999 yılında hizmete açılmış.
Likya Yolu’nun birinci bölümünde Faralya, Dodurga Köyü, Sdyma, Pınara – Letoon – Xanthos kentleri ve incecik kumlarıyla eski bir liman bölgesi olan Patara yer alıyor. İkinci bölümünde Antiphellos, Apollonia, Simena, Myra, Limyra, Rhodiapolis, Gagai, Melanippe, Gelidonia, Edrassa, Olympos, Chimaera ve Phaselis bulunuyor.
Kızıl çam ormanı arasındaki toprak yoldan gidiline Gelidonya Feneri rotasının yol üstü koylarının manzarasına da doyum olmuyor. Güzelliği ile göz çarpan koylar arasında Korsan Koyu (Melanippe) bunların en dikkat çekenlerinden birisi.
Antalya’nın Akdeniz’deki en uç noktası olan Gelidonya Burnu veya diğer adıyla Taşlık Burnu, Antalya’daki Teke Yarımadası’nın güney ucunda Kumluca’nın Mavikent Beldesinin Karaöz Mahallesinde yeralıyor.
Parkur üzerinde yer alan Gelidonya Feneri manzarası, 2007’de yılında Türkiye’nin en güzel manzarası seçilmiş. Likya Yolu’nda doğa yürüyüşü, tarihin derinlikleri ile günümüz arasında oluşturulan bir zaman tünelinde yürüyüşe benziyor.
1934’de Fransızların inşa ettiği Gelidonya Feneri’ne Karaöz’den gidiliyor. 9 km’lik yolun 7 km’sini araçla gitmek de mümkün ama yürümek en güzeli. Kızıl çam ağaçları arasında uzayan son 2 km sadece yürüyerek çıkılabiliyor.
Doğa ve yürüyüş tutkunlarına inanılmaz güzel manzaralar sunan, dünyanın en önemli yürüyüş yollarından Likya Yolu, maceraperest ve özgür ruhları davet ediyor.
