Çankırı, İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve Türkiye’nin en önemli kaya tuzu rezervine sahip aynı adlı ilin merkezidir. Bazı batılı gezginler, şehrin adını “Çangırı” ya da “Çengiri” biçiminde yazmışlardır. Kent eski dönemlerde Gangra adı verilen kentin yerinde kurulmuştur. Önceleri Paphlagonia’ya bağlı olan kent, sonraları Pontus devletine, ardından da Galatia’ya bağlanmıştır. Bu dönemde merkez kabul edilen şehir, M.Ö 25’te Roma İmparatorluğu’na katılmıştır. Bizanslılar zamanında bir ara sürgün yeri olmuştur. Emeviler zamanında birkaç kez İslam ordularının saldırısına uğramış, ancak kaleyi ele geçirmek mümkün olmamıştır.
1101’de Selçuklular’ın Malatya’da tutsak edip Niksar kalesine kapattıkları Antakya hükümdarı Bohemond’u kurtarmak amacıyla, İstanbul’dan yola çıkan Raymond de Toulouse komutasındaki Haçlı Ordusu, Ankara’yı aldıktan sonra Çankırı’ya yönelmiş ama kaleye girememiştir. Haçlı Ordusu, Amasyayakınlarında Selçuklu ordusuyla karşı karşıya gelmiş ve bozguna uğramıştır. Sonraları 1134’te Bizans İmparatoru Ioannes Komnenos şiddetli çarpışmalar sonucunda kaleyi ele geçirmiştir. Fakat, Komnenos döner dönmez, Danışmendliler kenti geri almıştır. Daha sonra yöreye Selçuklular egemen olmuş, I. Murat zamanında da Çankırı ve çevresi Osmanlı topraklarına katılmıştır. Timur, 1402’de Çankırı’yı eski sahiplerine vermiş, ancak 1. Mehmet 1439’da geri almıştır.
Çankırı’da Gezilecek Yerler
Çankırı camileri, türbeleri, milli parkları, yaylaları ve mağaraları, müzeleri ve ören yerleriyle, yıl boyunca yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktasıdır.
Taş Mescit
Selçuklu döneminden kalma Taş Mescit, Çankırı’daki en önemli yapıdır. İki ayrı binadan oluşan eserin şifahane kısmı, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Keyhüsrevoğlu 1. Alaadin Keykubat zamanında Çankırı Atabeyi Cemaleddin Ferruh tarafından 1235’te yaptırılmıştır. Şifahaneye 1242 yılında bir de darulhadis kısmı ilave edilmiştir.
Yapıda bulunan iki adet figürlü parça, eseri plastik sanatlar açısından da önemli kılmaktadır. Parçalardan biri 100’e 25 santimetre ebatlarındadır ve gövdeleri birbirine dolanan iki yılan motifidir.Yılanların başları birbirine karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde “Tıp Sembolü” olarak kullanılan kabartmanın orijinali kaybolmuş, yerine aslına uygun olarak yaptırılan yenisi konulmuştur.
İkinci parça ise halk arasında“su içen yılan”olarak adlandırılmaktadır ve kabartma şeklinde değil, başlı başına bir heykel görünümündedir.Darulhadis’te kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça kupa şeklinde olup, gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısmında uzantı yaparak tamamlanmaktadır. Bu motif de günümüzde“Eczacılık Sembolü”olarak kullanılmakta ve halen Çankırı Müzesi’nde sergilenmektedir.
Ilgaz Dağı Milli Parkı
Ilgaz Dağları üzerinde 1976 yılında kurulmuş olan park, hem Çankırı, hem de Kastamonu il sınırları içinde yer alır.Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağında yükselen Ilgaz Dağlık yöresinin arazi yapısı, genellikle serpantinler, şistler ve volkanik kayaçlardan meydana gelir.Kıyı ile iç bölgeler arasında geçiş alanı olması nedeniyle geniş habitat zenginliğine sahiptir. Yer yapısı kadar dağ oluşum hareketleri yönünden de ilgi çekici örnekler sunan saha; farklı karakterde vadiler sırtlar ve doruklardan meydana gelir. Eşsiz peyzaj güzelliklerine sahip olan Ilgaz Dağı’nın güney etekleri, Türkiye’nin en uzun ve en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fay Hattının da geçiş bölgesidir.
Ilgaz Dağı’nın eteklerinden doruklarına doğru gelişen karaçam, sarıçam ve göknar türü çamlardan meydana gelen bitki örtüsü, zengin ormanaltı topluluğu ile desteklenmektedir.Bol ve bütün yıl akışlı akarsuları ile zengin bitki örtüsünün oluşturduğu şartlar boz ayı, kızıl geyik, karaca, kurt, vaşak, tilki, yaban domuzu, cüce yarasa, yabani tavşan, kafkas sincabı, şahin, küçük orman kartalı gibi yaban hayvanlarına da uygun yaşama ortamı sunmaktadır.
Milli Park bünyesindeki Ankara Konağı, kayak sporu yapma imkanı sunmaktadır.Ankara’ya en yakın kış sporları merkezi olan Milli Park’ın içinde 7 adet, yakınlarında da 1 tane olmak üzere toplam 8 tesis bulunmaktadır. 2 adet kayak pisti, 1 teleski ve 1 telesiyejin bulunduğu alanda, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü ile Ankara Üniversitesi’nin tesisleri bulunmaktadır. Ilgaz Dağ’ının en önemli özelliği, bu doğal kaynaklarıdır.
Tabiat Anıtları
Çankırı’nın belki de en önemli hazinesi, yaşayan “tabiat anıtları”dır. Bunlardan ilki, şehrin merkezindeki Dokuzkardeşler Çamı’dır. 25 metre boyunda 2.8 metre çapında bu karaçam 200 yaşındadır. Eskipazar Türbe Camii’nin bahçesindeki Eskipazar Türbe Camii Çamı ise 7.5 metre boyunda, 1.40 metre çapında ve tam 300 yaşında bir çam ağacıdır.
Çankırı Mutfağı
Ağırlıklı olarak buğday ve buğday ürünlerinin yer aldığı Çankırı yöresel yemekleri, Orta Anadolu yemeklerinin özelliklerini taşımaktadır.Çankırı’da yerel halk tarhana, keşkek, bulgur, yarma gibi yiyecekleri kendisi üretir. Bunların yanı sıra sucuk, kıyma, kavurma, fasulye, biber, patlıcan, konserve, reçel gibi ürünler de halkın emek vererek ürettiği diğer ürünledir.Çankırı’nın yöresel lezzetleri, hamurdan bükme, cızlama, gözleme, mantı, tatar böreği, çullama, pıhtı gibi hamur işleridir.Bunları genellikle sac, tava ve fırında pişirirler. Tatlı seçenekleri ise çekme helvası ve baklava olarak sayılabilir.
Çankırı’da Alışveriş
Çankırı’dan dönmeden alınacak ilk hediyelik eşya“tuz lambası”dır. Kaya tuzunun içine lamba yerleştirilerek yapılan ve değişik şekillerde satılan lambalar,“negatif iyon”yayarak bulundukları mekânın hava kalitesini arttırırlar.Doğal bir negatif iyon jeneratörü olan lambalar gerçek anlamda“Havanın Vitamini”dirler. Çankırı’da ayrıca yerel halkın el işi örneklerinden, yaren giysili biblo bebeklerden, ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri olan çeşitli biblolar, bir çeşit ayakkabı çeşidi olan çarık ve ipek böceği kozasına şekil verilerek yapılan yaka çiçekleri, nişan tepsileri, çanta ve toka gibi ürünlerden alabilirsiniz. Çankırı’nın meşhur “Bakırcılar Çarşısı”nda, başta Çankırı ibriği olmak üzere, sini, tas gibi bakır eşyalar da satılmaktadır.