Tunca Nehrinin Arda ve Meriç’le birleştiği kavisle kuşatılan Edirne kenti, yeşil sulak çayırlar ve söğüt ağaçlarıyla çevrilidir ve Trakya ovasının başında konumlanmıştır. Avrupa Türkiye’sinin ikinci kenti olup Yunanistan sınırına 6 km, Bulgaristan sınırına 18 km mesafede yer alır. 1453’te Konstantinopolis’in fethinden önce yaklaşık bir asır Osmanlı’ya başkentlik yapan Edirne, fetihten sonra da birçok padişahın gözde şehirlerinden olmuştur. İstanbul’dan otobüs veya arabayla 3 saatte ulaşılabilir ve tempolu bir gezmeyle bir günde, daha rahat gezmeyle iki günde gezilebilir. Avrupa’dan gelen transit trafikle yoğun otoyol, yazları ayçiçekleriyle parlayan tepeciklerin arasından uzanır. Yolda durup Lüleburgaz’a kısa bir ziyarete değer. Burada Sinan’ın Başvezir Sokullu Mehmet Paşa için yaptığı en güzel külliyelerden birini görebilirsiniz.
Edirne Türkiye’nin Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarını oluşturan bölgede yer alır. Marmara Bölgesi içerisinde yer alan Edirne, Trakya olarak adlandırılan coğrafya sınırlarının içerisindedir. Kent Tunca Nehrinin Arda ve Meriç’le kesiştiği noktaya kurulmuştur. Edirne Yunanistan sınırına 6 km, Bulgaristan sınırına ise 18 km uzaklıktadır.
Edirne yaz kış her zaman ziyaret edilebilir. Yazın çok sıcak olmayan kışın ise çok soğuk olmayan yapısı itibari ile ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Edirne’de kış aylarında sıcaklık ortalaması 4ºC, yaz aylarında ise 25ºC’dir.
Gezilecek Yerler
Bir Osmanlı başkenti olan Edirne’de gezilecek yerler Osmanlı’nın mimari ve kültürel yapısını yansıtır. Edirne neredeyse bir asır Osmanlı’ya başkentlik yapmıştır. Bir beylikten meydana gelen bu koca imparatorluğun büyüme çağlarına ve gelişmesini hazırlayan bu güzide şehir elbette ki Osmanlı’nın yeni yeni oluşan idari ve askeri teşkilatlanmasında büyük bir önem taşır.
Edirne her zaman Osmanlı’ya stratejik avantaj sağlamıştır. Muhtemelen Edirne Osmanlı’nı sınırlarına dâhil olmasaydı ne İstanbul fethedilebilirdi ne de bu imparatorluk tarihe adını yazdırabilirdi. Edirne’ye serhat şehri derler ya bu bunun en güzel özetidir.
Edirne’de gezilecek yerlerin çoğu Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerine sahiptir. Edirne, İstanbul’un fethinden sonra da padişahların ve devlet erkânlarının gözünde değerini kaybetmemiştir. Lakin padişahlar ve devlet erkânları bu şehri sık sık ziyaret etmiş ve birçok esere banilik etmişlerdir. Doğrusu Edirne ihtişamından pek de bir şey kaybetmiş değildir. Bu güzel şehir tüm güzelliği ile Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri olmayı sürdürüyor. Edirne’de gezilecek yerler listemizde bu güzellikleri sizin için sıraladık.
Selimiye Camii
Selimiye Camii Edirne’de gezilecek yerler deyince akla ilk gelen tarihi yapılardan biridir. Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu ve halefi II. Selim tarafından yaptırılmıştır. II. Selim padişah olduktan üç yıl sonra 1569’da yapımına başlanmış ve öldükten bir yıl sonra 1575’te tamamlanmıştır. Selim, iyice kocayan Sinan’a bu görevi vererek, Sinan’ın şaheseri olarak nitelendirilen bu eserin ortaya çıkmasını sağlamıştırSelimiye Camii, muhteşem simetrisiyle göklere uzanır. Yapıda her bir seviye, bir üsttekine işaret ediyor gibidir: yarım kubbeler ve kemerli pencereler ve kasnağın etrafındaki küçük ağırlık kuleleri – hepsi kubbenin kavsini vurgular. Dört köşede, birbirinin aynısı, üçer şerefeli yivli minareler 70 metre yüksekliktedir.
Selimiye Camii’nin bir özelliği de ilk kez Ayasofya’nın kubbe çapının geçilmiş olmasıdır. Bu hedef Sinan’ın Tezkeretü’l-Bünyan’daki ifadelerinde açıkça bellidir: “Deyü, taideyi nasaranın (Hıristiyanlar) mimar geçinenleri, Müslümanlara galebemiz vardır, derlermiş çünkü Ayasofya kubbesi gibi kubbe, Devlet-i İslamiye’de bina olunmamıştır. Ol kadar kubbe durdurmak gayet müşkildir dedikleri bu hakirin kalbinde bir azim ukde olup kalmış idi. Mezkur cami binasında himmet edip bi avnillah sayei Sultan Selim Han’da izhar-ı kudret edip, bu kubbenin Ayasofya kubbesinden altı zira kaddin (yaklaşık 3 m) ve dört zira derinliğin (yaklaşık 2 m) ziyade eyledim”. Esasında kubbe yalnızca 25 cm daha genişti fakat çapın üzerindeki hiperbolün görkemi İstanbul’dan yedi günlük yolculuk sonucu Edirne’ye gelen Sultan’ı ikna etmiştir.
II. Bayezid Külliyesi
Edirne’de gezilecek yerlerden biri de II. Bayezid Külliyesidir. Nehrin diğer tarafında soldaki ilk yola (veya patikaya) dönüp biraz ilerleyince nehir kıyısında, sağlam setlerin ardında yükselen II. Bayezid Camii ve imarlar görülmektedir. Engebeli bir arazide duvarlarla çevrelenmiş bu külliye 100’den fazla kubbeye sahiptir. 1484-88 yılları arasında, II. Bayezid için başka eserler de inşa etmiş bulunan Hayrettin adında bir mimar tarafından yapılmıştır. Külliyede bir cami, tıp medresesi, hastane, tımarhane, tabhaneler, imaret, erzak deposu ve bir de fırın yer almaktadır. Yapı topluluğu içerisinde Trakya Üniversitesi tarafından düzenlenen Sağlık Müzesi de yer alır.
Üç Şerefeli Cami
Cumhuriyet Meydanının yanında, farklı yükseklik ve tasarımlara sahip dört minaresiyle Edirne’de gezilecek tarihi yerlerden biridir. En yüksek minarenin üç şerefesi vardır ve inşa edildiği dönemde İslamiyet’in ilk üç şerefeli minaresi olduğu için caminin bu adı aldığı söylenmektedir. 67 m yüksekliği, ancak bir asır kadar sonra Sinan’ın Selimiye’si tarafından geçildi. Her minarenin her bir şerefesine ayrı bir merdivenle çıkılmaktadır. Eskiden her birine ayrı bir müezzin çıkardı; bugün ise tek bir müezzinin aşağıdaki mikrofonla okuduğu ezan, hoparlörlerle canlı yayınlanıyor.
Üç Şerefeli Cami, Çelebi Mehmet’in oğlu, Fatih’in babası II. Murat tarafından 1438 ile 1447 yılları arasında yaptırılmıştır. O dönemde Osmanlı İmparatorluğunun en görkemli ve en güzel camisi idi ve tasarımın orijinalliği ve boyutları açısından Bursa veya başka yerlerde inşa edilenleri aşıyordu.
Bursa camlerinden farklı olarak burada avlu dışarıdadır. Büyük dikdörtgen avlunun revak kemerleri bir kırmızı ve bir beyaz taş şeklinde renk almaşığıyla örtülmüştür. Caminin ön cephesindeki altı büyük mermer sütun, beş büyük kemeri taşır. Avlunun diğer üç kenarı boyunca biri dışında hepsi verdantique daha küçük ebatlı sütunlar daha küçük kemerleri taşır. Ortadaki şadırvan, sade, bezemesiz olup 24 kenarlı havuzunun üzeri açıktır. Caminin taçkapısı mukarnaslı kavsaraya sahiptir.
Eski Cami
Eski Cami, Edirne’de gezilecek Osmanlı yapılarından biridir. 1403’te Yıldırım Bayezid’in en büyük oğlu Süleyman tarafından başlanan yapı 1414’te en küçük oğlu Çelebi I. Mehmet tarafından tamamlanmıştır. Kitabesinde mimarın adı Konyalı Alaaddin olarak geçer. Kentin Ulu Camisi, 40 yıl sonra Üç Şerefeli Cami inşa edilince önceliğini yitirmiş ve Eski Cami adını almıştır.
Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi (Lüleburgaz)
Edirne’de gezilecek yerlerden biri olan Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi, bir başka Mimar Sinan yapısıdır. Yerel soluk sarı kireçtaşından inşa edilen külliye, Sinan’ın en ahenkli külliyelerinden biridir. Cami, medrese ve darülkurra 1549 yılında, aynı yıl Rumeli Beylerbeyi olarak atanan Sokollu Mehmet Paşa için yapılmıştır. O dönemde bu eyalet, Trakya, Makedonya, Bulgaristan, Sırbistan ve Arnavutluk’tan oluşmaktaydı. 20 yıl sonra Sokollu, Sinan’ı görevlendirerek, külliyeye müstesna güzellikte bir kervansaray, bir hamam ve bir arasta ekletti. Sokollu dört yıldır başverzirdi, Süleyman üç yıl önce ölmüştü ve Sinan, Sultan II. Selim için Edirne’deki muhteşem külliyeyi inşa etmekte ve gidip gelirken yolda Lüleburgaz’a uğrayarak burayı da denetlemekteydi. Kervansaray bugün mevcut değil; fakat tüccarların banyo yaptığı, tıraş oldukları ve çamaşır yıkattıkları hamam, kötü de olsa, hâlâ ayaktadır. Cami, medrese ve darülkurra ve arastanın büyük bir bölümü günümüzde de kullanılmaktadır.
Muradiye Camii
Şehrin merkezinde olan Muradiye Camii, Edirne’de gezilecek yerler arasındadır. Selimiye’den çıkıp Mimar Sinan Caddesinden yürüyerek yaklaşık 10 dakikada Muradiye Camine ulaşılabilir. Muradiye, bir sonraki tepenin üzerindedir. Bu yapı, o kadar cana yakındır ki, Edirne Üç Şerefeli ve Bursa Muradiye inşa eden aynı sultan tarafından inşa edildiğine inanmak zordur. Fakat, II. Murat bu camiyi inşa ettirmeye Üç Şerefeli’den birkaç yıl önce başlamıştır ve yeni bir model denemeyip eskileri yineler.
Muradiye Camii 1435’te bir derviş zaviyesi olarak inşa edilmiştir. Murat, dervişlerden ve tasavvuftan çok etkilenmişti ve rüyasında Mevlana Celaleddin Rumi istediği için bu camiyi inşa ettirmişti. Murat, şehir dışında, güzel manzaralı bu yeri seçti; eskiden kırlık olan burası bugün şehrin varoşu durumundadır ve yakınındaki tarlaların bir kısmı sebzelerle yeşil, bir kısmı tahıllarla sarıdır ve hepsi nehir boyunca uzanan koyu yeşil ağaç dizileriyle vurgulanmaktadır.
Bu huzur dolu yerde Murat, Bursa’dakiler gibi hem zaviye hem cami olan T-planlı selatin camilerinden birini yaptırdı. Basamaklarla ulaşılan harimin, ilk kubbesinin iki yanında birer eyvan yer alır. Zaviye müstesna erken 15. yüzyıl çinileriyle bezelidir; Çin etkili mavi-beyaz altıgen parçalar ve Bursa Yeşil Camidekilere benzeyen mavi, yeşil, sarı, morumsu mavi, firuze ve beyaz. Kalıplama çini mukarnaslı kavsaraya sahip mihrap, arabeskler, geometrik motifler ve Kur’an’dan ayetlerle çevrilidir. Üst kısımlarda hala kalem işi bezeme izleri görülebilir.
Murat’ın saltanatı döneminde yapı camiye çevrilmiş ve dervişlerin kullanımı için hemen yanı başında bir tekke inşa edilmiştir. 1751’de deprem sonucu büyük oranda tahrip olan yapı aslına uygun şekilde restore edilmiştir.
Meriç Nehri
Meriç Nehri herhalde Edirne’nin olmazsa olmazıdır. Şehre huzur ve bereket katan nehir Edirne’de gezilecek yerlerden biridir. Bulgaristan’dan başlayarak Edirne üzerinden Ege Denizi’ne dökülür. Nehrin en önemli yapısı üzerinde bulunan 1842 yılında Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılan Meriç Köprüsüdür. Köprü Edirne – Karaağaç yolu üzerinde bulunur. Uzunluğu 263 metre olup, 7 metre genişliğindedir. Köprü 13 ayak üzerinde 12 sivri kemerden meydana gelir. Meriç Köprüsü’nün diğer bir adı da Mecidiye Köprüsü’dür.
Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi
Edirne’de gezilecek yerler listemizin bir diğer seçeneği ise Arkeoloji Müzesidir. Edirne’de 1925 yılında Mustafa Kemal’in isteği üzerine Selimiye Camii’nin Dar-ül Hadis Medresesinde kentin ilk müzesi olan Arkeoloji Müzesi kurulmuştur . Daha sonraki dönemlerde burası yetersiz kalınca Arkeoloji Müzesi yine Selimiye Camii’ne ait restore edilen Dar-üs Sıbyan Medresesi de müzeye dönüştürülmüştür. Burası Etnografya müzesi olarak hizmet vermekteydi. II. Dünya Savaşı sırasında kentteki eserlerin çoğu İstanbul ve Ankara’daki müzelere gönderilmiştir. Bunun ardından geriye kalan bazı eserler ve satın alınan eserler müzede sergilenmeye devam etmiştir. Ancak zamanla yine yetersiz kalan müze Selimiye Camii civarında yeni bir bina inşa edilmiştir. Buradaki eserlerin büyük bir bölümü Arkeoloji ve Etnografya Müzesi adı altındaki yeni binaya taşınınca medresedeki müze de Türk İslam Eserleri Müzesi olarak düzenlenmiştir.
Saray İçi
Saray içi, Edirne’de mutlaka gezilmesi gereken yerlerden biridir. Burası, II. Murat’ın yapımına başladığı ve II. Mehmet ve diğerleri tarafından sürdürülen ünlü Edirne Sarayı’nın yer aldığı adadır. Edirne 1878’de ikinci kez Rus işgaline uğrayınca burası cephaneliği barındırması nedeniyle Türkler tarafından havaya uçurulmuştur. Bugün Sultan II. Mehmet’in diktiği ağaçlardan birkaçı hala ayakta fakat güzelim köşk ve kasırlardan hiçbiri yok. 1457 baharında burada II. Mehmet’in oğulları Bayezid ve Mustafa’nın sünnet törenleri yapılmış, Kur’an okunmuş, dini tartışmalar, şiir dinletileri, öykü anlatımı, at yarışları, okçuluk müsabakaları, Sultan’ın giyim ve para dağıtması ve sadık kulları tarafından sultanın şerefine hazırlanan muhteşem gösteriler iki ay sürmüştü. Bugün yalnızca daha geç tarihli birkaç yapının kalıntıları mevcuttur.
Saray içi günümüzde her yıl Haziran/Temmuz aylarında yapılan Kırkpınar Yağlı Güreş Müsabakalarıyla ünlüdür. Türk takviminin, büyük bir karnaval havasına sahip büyük olaylarından biri olan bu müsabakalar, tercihinize göre ya mutlaka görülmesi ya da her ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken bir dönemdir. Anlatıldığına göre bu güreşler Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Trakya’daki ilk kaleyi ele geçirdiği 14. yüzyıl ortalarına dayanır; Bizanslılarla çatışmaların arasındaki boş zamanlarda kahramanlara bir meşgale gerekiyordu.
Adanın diğer tarafında yer alan ve restorasyon geçiren Fatih Sultan Mehmet Köprüsü bizi nehrin diğer tarafına ulaştırır. Adından da anlaşıldığı üzere II. Mehmet tarafından inşa edilen köprü, sarayın büyütme inşaatları sırasında yapılmıştır.
Rüstem Paşa Kervansarayı
Edirne’de gezilecek yerler listemizin sonunda yine bir Mimar Sinan yapısı olan Rüstem Paşa Kervansarayı var. Edirne bedesteninin diğer yanında, Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman’ın entrikacı baş veziri ve damadı için 1561’deki ölümünden bir veya iki yıl önce yapılan Rüstem Paşa Hanı yer alır. Yıllarca Konstantinopolis’te İmparator ve Kanuni Sultan Süleyman arasında barış antlaşması sağlamak için çalışan Büyükelçi de Busbecq’e göre, “Rüstem her zaman kasvetli ve sert idi ve ağzından çıkan her sözün emir sayılmasını isterdi… Sultan onun rüşvet aldığından çok kuşkulanıyordu.” Çok çok zengin olduğu kesin fakat muazzam servetinin bir kısmını hayır işlerinde de kullanmıştır.
Alışveriş
Edirne’de alışveriş için pek çok pazaryeri bulunur. Bunlardan en eskisi tarihi Bedesten çarşısıdır. Edirne’den ne alınır sorusuna; Edirne Peyniri, Kavala Kurabiyesi, Badem Ezmesi, Mis Sabunu, Aynalı Süpürge ve Edirne Kari sıralanabilir. Edirne alışveriş için otantik bir yapıya sahiptir. Modern ürünlerle birlikte geleneksel el işçiliği önem kazanmıştır. Alışveriş sokakları üzerinde sıralanan küçük atölyelerde türlü ustalar türlü marifetlerini konuşturur.
Edirne Mutfağı
Rumeli mutfağı olarak da adlandırılan Edirne mutfağı Edirne Köftesi, Ciğer Tava, Ciğer Sarma, Mamzana, Yanya Köftesi, Rumeli Beğendisi, Tarhana Çorbası, Nohutlu Ekmek, Badem Ezmesi, Akıtma, Keşan Köftesi, Peynir Tatlısı, Peynir Şekeri, Hayrabolu Tatlısı, Dil Pastırması, Edirne Peyniri, Edirne Dili Kanepesi, Lahana Turşusu, Patlıcan Turşusu ve Ekmek Kadayıfı gibi sunumlarla karşımıza çıkar.
Bazı isimler farklı coğrafyalarda kullanılsa da Edirne, bu yiyeceklere kendine has bir usul kazandırmıştır. Edirne Bulgaristan ve Yunanistan coğrafyasıyla iç içe olması bakımından gerek karşı tarafa gerek se de kendi tarafına kültürel etkileşim kazandırmıştır. Bu kültürel alışverişin bir neticesi olarak da ortak değerler meydana gelmektedir. Edirne alkollü içecek tüketiminde ülkenin en sıralarında yer alır. Şehrin dört bir yanına yayılan meyhane geleneği burada hâlâ hayatına devam etmektedir.