Halk arasında “Antep” olarak da anılan Gaziantep şehri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan tarihi bir şehirdir. Bulunduğu bölgeye göre çok gelişmiş ve güzel bir şehir olduğundan kimileri burayı “Doğu’nun Parisi” olarak da adlandırır. Geçmiş dönemde şehrin İpek Yolu’nun önemli bir geçiş noktası olması, kente zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Sadece tarihi yapıları ile değil, farklı kültürlere ev sahipliği yaptığından farklı ve gelişmiş yemek kültürüyle de öne çıkan bir şehirdir. Tam da bu sebepten Gaziantep’e gurme geziler de düzenlenmektedir.
Gaziantep’in yakınlarında bulunan Dülük, bu yöredeki en eski kenttir. Arkeolojik kazılardan bu kentte Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir. Romalılar, Dülük yakınlarına “Antiochia ad Taurum” adında yeni bir kent kurar. “Antiochia ad Taurum”, Gaziantep’in bilinen en eski adı olarak kayıtlara geçer. Şehir köklü tarihi boyunca Selçuklular’ın, Memlük Devleti’nin, Dulkadiroğulları’nın ve Osmanlılar’ın hakimiyetinde kalmıştır.
Gaziantep, Birinci Dünya Savaşı döneminde bir sancak merkezi idi. Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı Devleti resmen son bulmuş ve Anadolu’da bir kurtuluş mücadelesi başlamıştı. Bu dönemde önce İngilizler’in ardından Fransızlar’ın işgallerine uğrayan kent, büyük bir mücadeleye sahne oldu. “Çete” adı verilen küçük yapılanmalarla savunmaya geçildi. Tarihin en şanlı direnişlerinden birine sahne olan Antep, kurtuluş mücadelesinin başarıyla sona ermesinin ardından Mustafa Kemal’in övgülerini alarak “Gazi” unvanına layık görüldü. 1987 yılında ise büyükşehir unvanını aldı.
Kuzey ve kuzeybatısında Kahramanmaraş, kuzeydoğusunda Yavuzeli, doğusunda Nizip, güneydoğusunda Oğuzeli, güneyinde Kilis, güneybatısında İslahiye ve batısında Nurdağı ile çevrili olan Gaziantep, 6.887 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahiptir. Gaziantep Kalesi, Bakırcılar Çarşısı, Zeugma Mozaik Müzesi, tarihi evleri ve sokakları ile bir gezgin için pek çok görülecek yer vaad eden Gaziantep, Fırat Nehri gibi doğal güzelliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin ekonomisinde turizm dışında sanayi ve ticaret de önemli bir yer tutar. En önemli sanayi dalları pamuk ve akrilik iplik, halı, un, irmik, makarna, gıda maddeleri, bitkisel yağ, plastik, deterjan üretimi ve deri üretimidir. Tarımsal açıdan özellikle meşhur antepfıstığı ile öne çıkmaktadır.
Gezilecek Yerler
Köklü bir geçmişe sahip olan Gaziantep, şehri, tarihi yapıları, antik kentleri ve müzeleri ile her yıl pek çok turisti ağırlamaktadır. Taş zeminli dar sokaklarında gezerken bir yandan bakırcıların sesini duyabilir, bir yandan da çağlar boyunca pek çok değişikliğe uğramış ama yine de ayakta duran mimarisini inceleyebilirsiniz.
Tarihi Antep Evleri
Gaziantep’te özellikle şehir merkezindeki dar sokaklarda dolaşırken karşınıza sıkça tarihi Antep evleri çıkacaktır. Bunlar genellikle yüksek duvarlar arkasında, dış mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış avlulu yapılardır. Evlerin ikinci katında sokağa doğru yapılan konsol çıkıntılarına köşk denmektedir. Dışı metalle kaplanan bu tür yapılar köşklü ev diye de adlandırılmaktadır. Evin ana girişi sokaktan hayata (avlu) girişle sağlanır. Hayat etrafında ocaklık (mutfak), hazna (kiler), hela gibi mekanlar yer alır. Evler tek, iki ve üç katlı olarak inşa edilmiştir. Genelde iki katlı evler görülmektedir.
İçe dönük yaşam tarzında kadınların gün boyu evde oluşları ve yaşamın özellikle yazları sürekli hayatta geçmesi nedeniyle buraya önem verilmiştir. Hayatın tabanında işlemeli taşlar görülür. Kenarlarında çiçeklikler, ortasında da Gane adı verilen havuz bulunmaktadır. Evlerin üst katlarına dış kısımdan merdivenler ulaşılır. Sofa etrafında sıralanmış çoğu zaman eyvanlı odalar yer alır. Yörede eyvan adı verilen bu bölümün üst tarafı kapalı olup, ön yüzü avluya bakar. Sıcak yaz günlerinde gölgeden faydalanmak için kullanılır.
Sofaya açılan odalar ise çok işlevli özelliğe sahip olur. Bu odalar yemek yeme, yatma ya da oturma gibi günlük yaşamı içeren fonksiyonlarda yardımcıdır.
Odalarda yatakların konduğu döşeklik, yemek kapları için kübbiye adı verilen dolap nişleri de vardır. Bunlar nacar adı verilen ahşap işçiliğine sahiptir. Bu odalardan bina dışına da yansıyan, merdivenlerle çatı arasına çıkılan bölümler vardır. Önceleri toprak çatı olan mekanlar, daha sonra yerlerini alaturka kiremite (yörede bunlara bardak denir) bırakmıştır.
Çatı altları havalandırmanın iyi olması nedeniyle kiler olarak da kullanılmaktadır.
Bakırcılar Çarşısı
Gaziantep şehir merkezinde, Şahinbey olarak da anılan Eski Saray Caddesi’nde yer alan Gaziantep Bakırcılar Çarşısı, 500 yıllık geleneği yaşatmaya devam eden bir yer. Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bakır madeninden alet ve eşya yapma sanatını günümüzde Gaziantep’te yaşatan bakır ustaları, sabahın erken saatlerinde işlerinin başına geçiyor.
Bölgenin dar sokaklarında karşılıklı olarak sıralanmış olan bakırcıların arasında gezerken hem onları çalışırken görme şansını yakalayabilir hem de ürettikleri envai çeşit bakır ürünlerini inceleyebilirsiniz. Bakırcıların çalışmasıyla ortaya çıkan, çekiçlerden gelen “tık tık” sesleriyle oluşan doğaçlama müzik ise burada gezme zevkini ikiye katlıyor.
Eğer bakır konusuna çok meraklıysanız, cana yakın ve misafirperver bakır ustaları, size bir çay ikram ederken sanatlarını anlatmayı da adeta görev biliyorlar.
Osmanlı döneminde önemli bir ticaret merkezi olan Gaziantep’te çok eski zamanlardan bu yana bakırcılığın önemli bir yeri vardır. 19. yüzyıla kadar geleneksel anlamda üretimin yapıldığı bölgede, günümüze yakın zamanlarda ise yeni ve özgün bakır işçiliği yapıldığı dikkat çekmektedir.
Bedestenler
Bedesten, geçmiş dönemde alışveriş hayatının nabzının attığı, ince uzun yapıda üstü kapalı alışveriş çarşılarıydı. Önceleri Gaziantep’te beş adet bedesten yer alırken, günümüzde sayıları ne yazık ki, üçe düşmüştür. Bunlar, Zincirli Bedesten, Hüseyin Paşa Bedesteni ile yan yana ve birbirine bitişik olarak yapılan Kemikli Bedesten’dir.
18. yüzyılın başlarında Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında “Kara Basamak Bedesteni” olarak da anılmaktadır. Uzun süre kasaplar tarafından kullanıldığından et hali olarak da bilinir. Yakın zamanda gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının ardından bu bedestende şimdilerde 73 dükkan yer almaktadır. Daha çok baharatçıların ve turistik ürünler satan esnafın olduğu görülmektedir. Bu otantik ortama beş farklı kapıdan giriş yapmak mümkündür. Alan, biri kuzeyden güneye, diğeri doğudan batıya uzanan ve birbiriyle kesişen iki bölümden meydana gelmektedir. Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır.
Kemikli Bedesten ise 19. yüzyılda, 1865 yılında, Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan tasarlanan yapının temel kazıları sırasında kemik bulunduğu için halk tarafından Kemikli Bedesten olarak anılır. Ancak aslında asıl adı Mecidiye Bedesteni’dir. Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi mevcuttur. İçerisinde ise 72 dükkan vardır. Burada da baharatçıların yanı sıra, Gaziantep’e özgü yöresel tüm ürün ve hediyelik eşyaları bulmak mümkündür.
Belkıs / Zeugma Antik Kenti
Belkıs / Zeugma, Gaziantep’in Nizip ilçesinin doğusunda, Birecik Baraj gölünün kıyısında, yeni Belkıs köyünün yakınında yedi tepe üzerine kurulmuş antik bir kenttir.
Yaklaşık olarak 21 bin dekarlık bir arazi üzerinde yer almaktadır.
Zeugma’dan Strabon, Plinius ve birçok antik yazar bahsetmiştir. Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator I, M.Ö. 300’de, İskender’in Fırat’ı geçtiği bu yerde, kendi adıyla Fırat’ın adını birleştirerek Selevkeia ad Euphrates( Fırat Seleukeia’sı) ismiyle antik kenti kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır. Kommagane kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Selevkos kralının kızı Leodike ile evlenmesiyle kent, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiş. Leodike’nin oğlu Antiokhos I, bu kentin geliriyle Nemrut dağındaki heykelleri yaptırmıştır.
Yaklaşık 40 yıl Kommagene’nin dört büyük şehrinden biri olan kent, M.Ö. 64 de Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılarak, ismi geçit ve köprü anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiştir.
Roma döneminde en zengin dönemini yaşayan kent, M.S. 256 yılında Sasani kralı Şapur I tarafından yakılıp yıkılmış, ardından yaşanan depremden sonra eski ihtişamını yakalayamamıştır. Zeugma 5 ve 6 yüzyıllarda Bizans hakimiyetine girmiştir. 7. yüzyılda ise Arap akınları neticesinde terk edilmiştir. Daha sonraları 9-12. yüzyıllar arasında İslami yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür. 17. yüzyılda ise yanı başına Belkıs köyü kurulmuştur.
Antakya’dan Çin’e kadar uzanan tarihi İpek Yolu Zeugma’dan geçtiğinden, burası tarih boyunca önemli bir kent olmuştur.Uzakdoğudan getirilen ipek, baharat ve değerli taşlar Zeugma gümrüğünden geçerek Zeugma agorasında (pazaryeri) tüccarlara pazarlanmıştır. Arşiv odasında ele geçen ve dünya rekorları kıran, 100.000’in üstündeki mühür baskıları Zeugma kentinin haberleşme ve ticaretteki önemini kanıtlamaktadır.
Zeugma’daki evler, ortasında bulunan sütunlu avluların etrafında yer alan odalara sahiptir. Odalar ışığını demir korkuluklu ve camlı geniş pencereleriyle bu avludan almaktaydı. Evlerin tabanı mozaik, duvarlar fresklerle bezenmiş olup, odalar mobilya, heykel ve sair heykelciklerle donatılmıştır.
Zeugmalı mozaik ustası Fırat nehrinden topladığı nehir taşlarını 8-10mm ebadında kübik biçiminde keserek (tessera) mozaikleri yapmıştır. Şayet, açık mavi, açık ve koyu yeşil ve turuncu gibi renkte taşları doğada bulamaz ise bu renkleri cam tesseralarla elde etmiştir.
Aynı zamanda Zeugma’ya Samsat gibi diğer şehirlerden de mozaik ustası gelerek çalıştığı saptanmıştır. Söz gelimi Samsatlı Zosimos ustanın Venüs’ün doğuşu ve Ziyafet sofrası adlı iki mozaiği bulunmuştur. Mozaiklerde mitolojik ve tiyatro sahnelerinden seçilen konular işlenmiştir. Ele geçen mozaikler Roma İmparatorluğu’nun en zengin olduğu, sanatının doruğu ulaştığı 2. ve 3. yüzyıllara aittir. Duvar resimlerinde ise tanrıça, insan, hayvan ve geometrik resimler kullanılmıştır. Renklerin hepsi yeni yapılmış gibi canlılığını korumaktadır.
Belkıs-Zeugma’da ilk kazı, kaçak kazı ihbarına istinaden güney nekropolünde Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından 1987 yılında gerçekleştirilmiştir.Burada oda biçimli aile kaya mezarının ön terasına dizilmiş halde mezar sahiplerine ait heykeller bulunmuştur. Diğer kazı 1992 yılında yine bir ihbar sonucunda yapılmış ve şarap tanrısı Dionysos ve eşi Ariadne’nin düğününün resimlendiği bir taban mozaiği ve villa gün ışığına çıkarılmıştır. Bu alan seyir yeri yapılarak küçük bir müze olarak düzenlenmiştir. 7 yıl süresince Zeugma’ya gelen ziyaretçiler hayranlıkla bu mozaiği seyretmiş ve Zeugma kentinin büyüklüğü o zamandan beri ziyaretçilere görsel olarak sunulmuştur. 15 Haziran 1998 yılında ise bu mozaiğin büyük bir kısmı çalınmıştır.
Gaziantep Valiliğinin desteğiyle, İl Özel İdaresi, SANKO Holding ve Birecik Barajı konsorsiyumun maddi katkılarıyla ve Gaziantep Müzesi sorumluluğunda Arkeolog Mehmet Önal başkanlığında kurtarma kazı çalışmalarına hız verilerek 1999 ve 2000 yıllarında A-bölgesinde hiç ara vermeden çalışılmıştır. Bu çalışmalarda Poseidon ve Euphrates villaları gün ışığına çıkarılmıştır. Sular yükselirken yapılan bu kurtarma kazılarında ele geçen mozaikler, freskler, mimari parçalar ve benzeri tüm buluntuların çizimleri yapılıp belgelendikten sonra, su altında kalmaktan kurtarılarak Gaziantep Müzesi’ne taşınmıştır.
Zeugma A-bölgesi su altında kaldığında, B- bölgesinde Kültür Bakanlığı’nın izniyle, GAP İdaresi’nin (Güney Doğu Anadolu Projesi) organizasyonunda, PHİ’nin (Packard Humanities Institutes) maddi katkılarıyla, Oxford Unit ve Gaziantep Müzesi’nin şemsiyesi altında çok uluslu bir arkeoloji ekibiyle Temmuz 2000’de kurtarma kazılarına başlanılmıştır. Bu çalışmalarda Zeugma kentinin evleri, kilisesi, arşivi ve stoası hakkında yeni bilgilere ulaşılmıştır. Ziyafet sofrası, Europa’nın kaçırılışı ve Eros mozaikleri, freskler gün ışığına çıkarılmıştır. Antiokhos steli, heykelcikler, sikkeler, bronz kazanlar ve çömlekler bulunmuştur.
Gaziantep Kalesi
Gaziantep’in merkezinde kurulmuş olan Gaziantep Kalesi, tüm ihtişamıyla Alleben Deresi’nin güney kenarında, yaklaşık 25 metre yükseklikte hemen herkesin dikkatini çeken bir tepe üzerindedir.
Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hakkında kesin bilgi mevcut değildir. Çeşitli efsaneler vardır. Yaklaşık 6.000 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülmektedir.
Kalkolitik döneme kadar giden bir höyük üzerinde kurulduğu, M.S 2. ve 3. yüzyıllarda ise kale ve çevresinde “Theban” isimli küçük bir kentin olduğu bilinmektedir.M.S. 2. ve 4. yüzyıllarda kalenin, ilk olarak Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı ve zaman içerisinde genişletildiği yapılan arkeolojik kazılar neticesinde anlaşılmıştır.Bugünkü halini ise “Kaleler Mimarı” olarak adlandırılan Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde M.S. 6. (M.S 527-565) yüzyılda almıştır.
Kalede 12 adet kule vardır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kalenin 36 burcundan bahsetmektedir. Günümüzde ise bunların sadece 12 tanesi görülebilmektedir.
Bizans dönemini takip eden yıllarda özellikle Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar ihtiyaca göre kaleyi zaman zaman onarmışlar ve buna dair de onarım kitabeleri koymuşlardır. Kale ikinci defa, 1481 yılında Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından elden geçirilmiştir.Ana kapı üzerinde yer alan kitabeden, ana kapı ve kale köprüsünün iki yanındaki kulelerin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557 yılında yeniden yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
1989 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Gaziantep İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından tahsis edilen ödenekler ile aralıklı yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları ile kalenin çevresi belirlenmiş, koruma duvarı yapılmış, çıkış yolu islah edilerek, taş döşenmiştir. Sur bedenleri onarılarak yükseltilmiş, ana kapılar aslına uygun olarak yapılmış ve diğer kapı girişleri, demir parmaklıklarla kapatılarak, tehlikeli durumdan kurtarılmıştır.
Halen Gaziantep Arkeoloji Müzesi tarafından yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda, Osmanlı dönemine ait bir hamam ile 2000 yılında yapılan kazılarda ise, bir camii ortaya çıkartılmıştır.Hamam, mimari olarak pek gösterişli olmamakla birlikte teknik bakımdan üstün özellikler taşımaktadır. Cami ise Osmanlı mimarisi tarzında olup, dikdörtgen planlıdır.
Zeugma Mozaik Müzesi
Şehrin en çok bilinen müzelerinden biridir Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi. Adından da anlaşılacağı üzere Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan kalıntılar burada sergilenmektedir.
Müze, gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almaktadır. 30.000 metrekarelik Gaziantep Eski Tekel Fabrikası arazisi üzerine kurulan müze, üç adet bina topluluğundan oluşan bir komplekstir. Üç kattan oluşan yaklaşık 7.075 metrekarelik sergi salonları bulunmaktadır.
Zeugma Mozaik Müzesi koleksiyonunda yer alan Roma ve geç antik döneme ait 2.748 metrekarelik mozaik, 140 metrekarelik duvar resmi, dört adet Roma dönemi çeşmesi, 20 adet sütun, dört adet kireç taşından yapılmış heykel, bronz Mars heykeli, mezar stelleri, lahitler ve mimari parçalar restorasyonu yapılarak sergilenmeye açılmıştır.
Müze mozaikleri ile ünlüdür. Gaziantep’in simgesi haline gelen ve popüler kültürden de aşina olduğumuz “Çingene Kızı” (Menad) da burada bulunmaktadır. Müzede her kattan rahatlıkla görülebilen Zeugma’nın savaş ve barış tanrısı Mars Heykeli en çok ilgi gören eserlerden biridir.
“Çingene Kızı” mozaiği, 1998-1999’da Belkıs Harabeleri’nin kurtarılması sırasında bir villanın 300 metrekarelik tabanının parçası olarak, üzerindeki sütunun kaldırılmasıyla bulunmuştur. Akratos, Mevsim tanrıçası ve Satir adlı eserlerle birlikte kurtarılan Çingene Kızı mozaiği, antik kent ile birlikte Gaziantep’in de simgesi halini almıştır. Çingene Kızı mozaiğine konu olan kişinin cinsiyeti bir tartışma konusu olmakla beraber; figürün Yer Tanrıçası ve tanrıların anası Gaia veya Büyük İskender olduğuna dair farklı görüşler bulunmaktadır.
Yesemek Açık Hava Müzesi
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Yesemek, M.Ö. 2000’in son çeyreği ile M.S. 800 arasında, yakın doğunun en büyük taş ocağı ve heykel atölyesi idi.
Burada taşlardan oyulmuş birçok eser bulunmaktadır. Sfenksler, kapı aslanları, oturan aslanlar, kanatlı aslanlar, Amanos Dağları’nı temsil eden Dağ Tanrısı rölyefleri ve mimari unsurların sergilendiği alan,Gaziantep Müdürlüğü tarafından çevre düzenlemesi yapılarak Açık Hava Müzesi haline getirilmiştir.
İslahiye ilçesine 23 kilometre uzaklıktaki yamaç üzerinde bulunmaktadır. Karatepe Sırtı ismi ile anılan bu yamaç aynı zamanda Kurt Dağı’nın güney uzantısını oluşturmaktadır. Yesemek Heykel yapım Atölyesi ilk kez Hitit döneminde I. Şuppilluma zamanında (MÖ 1375-1335) işletmeye açılmış ve yöredeki yerli halk Huriler burada çalıştırılmıştır. Hitiler’den sonraki dönemlere ait ele geçen heykellerde Asur ve Suriye etkileri de görülmektedir. Sonraki dönemlerde bu bölgeye gelen Aramiler heykellere kendi kültürlerini yansıtmışlardır. Bu nedenle de Yesemek Heykel Atölyesi çeşitli devletlerin, çeşitli kültürlerini yansıtan önemli bir merkezdir. Ancak buradaki Şam’al Krallığı MÖ. 8. yüzyılın sonlarında Asurlular tarafından yıkıldıktan sonra heykel atölyesi önemini kaybetmiş, burada çalışanlar Yesemek’i terk etmişlerdir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunan açık hava müzesinin bulunduğu yerdeki Yesemek ilk defa 1890 yılında Zincirli’de (Sam’al) kazı yapan Felix Von Lusvhan tarafından bulunmuştur.
Yesemek’teki kazı çalışmaları 1958 – 1961 yılları arasında Prof. Dr. Bahadır Alkım başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmüş ve 200’e yakın heykel ortaya çıkarılmıştır. Daha sonra İlhan Temizsoy tarafından yapılan arkeolojik kazılarda 300’e yakın heykel ve heykel taslağı ortaya çıkarılmıştır.
Bayazhan Gaziantep Kent Müzesi
Eğer Gaziantep’i daha detaylı tanımak istiyorsanız, uğramanız gereken yer, tarihi Bayazhan’da kurulmuş olan Gaziantep Kent Müzesi olmalı.Müzede, Antep savunmasında önemli bir yere sahip olan Şahin Bey, Karayılan ve ilk Antep şehidi Şehit Kamil ve annesi ile el sanatları ve baklava ustaları, Antep evinde Antep işi işleyen kadınlar ya da fıstık kıran bir aile balmumu heykeller ile sergileniyor.
Giriş katında yer alan kent maketinde şehir merkezinde neler olduğunu incelemek mümkün. Geniş kent arşivinin bulunduğu dokunmatik ekranlar sayesinde ise bu maketin içeriği daha net anlaşılıyor.İncelediğiniz yerler hakkında sadece bilgi değil, yol tarifi bile alabiliyorsunuz.Üstelik bu tarif, maket üzerinde LED ışıklandırma ile çok kolay anlaşılacak bir şekilde gösteriliyor.Maketin yakınında yer alan ekranda ise Gaziantep Belgeseli’ni izleyerek şehrin coğrafyası, bitki örtüsü, hayvansal açıdan zenginlikleri gibi bilgilere ulaşmak mümkün.
Müzenin üst katında yer alan Kronolojik Tarih bölümleri ise yine çeşitli filmler, heykeller ve panolar ile ziyaretçileri şehir hakkında bilgilendiriyor. Devamında El Sanatları odaları mevcut. Gerçeği ile bire bir aynı şekilde oluşturulan el sanatları dükkanlarında, sanatkarın heykelini sanatını icra ederken görmek mümkün. Hammaddesinden tamamlanmış ürüne kadar tüm ara mamullerin de bulunduğu bu odalarda, birer film ve panolar ile detaylı bilgilendirme yapılıyor.Yemenici, sedefçi, bakırcı ve gümüşçü, kutnucu ya da kilimci, görebileceğiniz sanat ustaları arasında yer alıyor.
Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi
Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi, Gaziantep’in en eski mahallelerinden Bey Mahallesi’nde Hanifi Oğlu Sokak’ta tarihi bir Antep evinde yer almaktadır. Bina, belediye tarafından kamulaştırılarak 2010-2011 yılları arasında restore edilmiş ve 6 Nisan 2013’te açılmıştır.
Tek avlulu olan bina üç katlıdır.İki katlı mağarası ile nadir bulunan bir Antep evidir. Müze teşhir alanı açık alanda 250 metrekare, kapalı alanda ise 315 metrekaredir.
Geçmişten günümüze ulaşan çocuk yaşam kültürünün korunarak ve yaşatılarak gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi, çocukların bedensel, zihinsel gelişimine katkı sağlamaktadır.Bu masalsı evde, büyük küçük herkes kendinden bir şeyler bulmaktadır. Ebeveynler, küçükken kendilerinin oynadıkları oyuncakları çocuklarına gösterebilmektedir.
Müzede, 1700-1990 yılları arasına ait el ve fabrika yapımı toplam 573 takım ve adet oyuncak görülebilmektedir. Giriş katında dört, orta katında üç, çatı katında bir ve iki katlı mağarada bir adet olmak üzere toplamda dokuz farklı temalı bölüm bulunmaktadır.
İlk kattaki odalarda Türk Oyuncakları, Sinema Odası, Mutfak ve Sosyal Yaşam bölümleri yer almaktadır.Türk Oyuncakları bölümü 1960’lı yıllarda “Fatoş Bebekleri ve oyuncaklarıyla” başlayan oyuncakların bulunduğu bir odadır. Sinema Odası, sinema, tiyatro, çizgi film ve masal kahramanlarının oyuncaklarının bulunduğu bölümdür. Pinokyo, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Mickey Mouse, Hayalet Avcıları, Shekspare Sahnesi, Taş Devri, Charlie Chaplin ve Laterna Magica gibi oyuncaklar sergilenmektedir.
İkinci katta Ahşap Oda ve Altın Oda var.Bu odalarda oyuncak tarihini çok değerli ilk üretimlerinden olan oyuncaklarda görmek mümkündür. Çatı katındaki odada yakın dönem oyuncaklar yer alırken, mağarada ise farklı ülkelerin simgeleri olan düzenlemeler içinde, geleneksel kıyafetleriyle çocukların sergilendiği bölümü görebilirsiniz.
Gaziantep Mutfağı
Köklü bir tarihe sahip olan Gaziantep, tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu kültürel zenginlik ister istemez mutfak kültürüne de yansımıştır. Öyle ki,Gaziantep mutfağının ünü sadece Türkiye’ye değil, dünyaya da yayılmıştır. Şehir kültüründe 200’ün üzerinde yemek çeşidi mevcuttur. Sadece yemekleri değil, kurutulmuş gıdaları da öne çıkmaktadır. Kurutulmuş patlıcan, domates ya da biber ile yapılan yemekler mutlaka denenmelidir. Bu kurutulmuş sebzeleri çarşıdan satın almak da mümkündür.
Gaziantep’te kahvaltı anlayışı bile farklıdır. Klasik Türk kahvaltısının yanı sıra yöresel Beyran Çorbası da yenilmektedir. Diğer kahvaltı seçenekleri ise kuzu ciğer (cağırtlak) kebabı ya da bol kaymaklı, çekilmiş antepfıstıklı ve şekerli katmer de olabilmektedir.
Yöresel ev yemeklerinden olan, bayram sabahlarının ve misafirlerin ağırlanmasında ana yemek olan “yuvarlama” (çorbası) Gaziantep’te özel bir yere sahiptir. Nohut, pirinç, kıyma, irmik, dana eti ve yoğurt ile hazırlanır. Oldukça doyurucudur. Bir diğer popüler özel yemek ise “şiveydiz”dir. Sarımsak, kuzu eti, süzme yoğurt ve nohut ile yapılır. Farklı lezzetler arasındaFirik pilavı
da öne çıkar. Koyun eti, bulgur, firik ve nohut ile yapılmaktadır.
Gaziantep’in lahmacunu bile kendine özeldir.Diğer illerdekilerden farklı olarak sarımsak ve sebze ile hazırlanır. Gevrekliğiyle öne çıkmaktadır. Gaziantep mutfağı denildiğinde akla ilk gelen yemekler arasında olan kebabın ise envai çeşidini bulmak mümkündür. Bilinen klasik türlerin dışında türlerinin dışında yenidünya, sebze, ayva, elma, firenk, simit, patlıcan, kazan, kabak, Kilis, ekşili, mantar, yoğurtlu ve ayvalı ile tas. Tüm bu yemeklerin yanında tatlıları ile de meşhurdur Gaziantep. Şehrin önemli üretimlerinden antepfıstığı ile yapılan meşhur baklavası, havuç dilimi baklava, şöbiyet, dolama ve antepfıstıklı kadayıfın tadına mutlaka bakılmalıdır.